Çaresizce dolabımdaki kıyafetlerime göz gezdirdim. Bahsi geçen maç günün bu kadar çabuk geleceğini tahmin etmemiştim! Zaman o kadar hızlı akıyordu ki bazen sadece yanımdan geçip gittiğini düşünüyordum. Her neyse, daha güncel bir sorunum vardı. Ben daha önce Araf'ın takımının yaptığı antrenmanlar dışında hiç maça gitmemiştim. Ne giymem gerektiğiyle ilgili en ufak bir fikrim dahi yoktu.
Yatağımın üzerinde duran Yellow'a kaçamak bir bakış attım. Bazen onun yerine geçerek cansız bir pelüş olmayı o kadar istiyordum ki... En azından ne giyeceğiyle ya da yaz tatilinde nerede çalışacağıyla ilgili sorunları yoktu... Evet, okulumun tatile girmesine iki hafta kalmıştı ve yazın çalışmak istiyordum. Böylelikle biraz para biriktirebilirdim. Zira ölmek üzere olan dizüstü bilgisayarımı başka şekilde değiştirmemin imkânı yoktu.
İş ile ilgili problemimi ileri bir tarihe erteleyerek tüm dikkatimi diğerine verdim. Böyle bir pişmanlık yaşayacağımı hiç düşünmezdim ama keşke Elçin beni çağırdığında en azından birkaç kez maça gitseydim...
Odada yankılanan bildirim sesiyle dolabımın kapağını kapattım ve yatağımın üzerinde, bana sinirle bakan kanaryanın yanında duran telefonumu elime aldım.
"Son günlerde çok gerginsin." Ona onaylamayan birkaç bakış attım. "Bana öyle kötü bakışlar atma."
Hala annemden izin almamıştım ve sanki Yellow bunu biliyormuş gibi bakıyordu. Ya da o her zaman aynı şekilde bakıyordu ve ben yavaş yavaş delirmeye başlıyordum. Tabii ki, deliriyordum! Pelüşle konuşuyordum yahu! Ama itiraf etmeliyim ki onunla dertleşmek beni bayağı rahatlatıyordu.
Mesajı açtığımda çalkalanan göğüs kafesimi dizginlemeye çalıştım.
A.A Akıner:
Emrivaki yapacağım, baştan söylüyorum. Evinin konumunu at, seni almaya geleceğim. (15:15)
Tam itiraz edecek bir mesaj yazarken, benden önce davrandı.
A. A Akıner:
Benim evim ile seninki arasındaki mesafeyi duymak istemezsin. Toplu taşımayla gelmeye kalkarsan Adana Demirspor maçını izlemek için Adana'ya daha önce gidersin. (15:16)
İtiraz yok. Bir kez olsun sorgulamadan kabul et. (15:16)
Bugün Kerem beni yeterince zorlayacak, sabrımı ona saklayalım. (15:17)
Son yazdığına güldüm. Yaptığı şeylere o kadar güzel kulp buluyordu ki bu onun yeteneği falan olmalıydı. Madem ona sabır lazımdı, o zaman fazla zorlamayacaktım. Sonuçta o da oynayacaktı ve enerjisini konuşarak tüketmesini istemiyordum. Hatta ufak bir itirafta bulunmam gerekirse... Onu futbol oynarken izlemek için birazcık sabırsızlanıyor olabilirdim.
Ben:
Tamam, eğer Kerem'in hayatını kurtaracaksam olur. (15:18)
A.A Akıner:
Bu söylediğinden sonra kurtaramayacaksın. Şu veledi neden bu kadar seviyorsun? (15:20)
Bilmiyordum. Ama onu gerçekten seviyordum. Kerem, daha önce hiç sahip olmadığım bir kardeş gibi geliyordu bana. Eğlenceli, yaramaz ve sevimliydi. Tabii, onun takımını destekleyen kızların, bunların yanı sıra yakışıklı olduğunu düşündükleri de kesindi. Muhtemelen kişisel bakımı için saatler harcıyordu.
Ben:
Çünkü evin en küçük, şımarık kardeşi gibi. Böyle devam ederse tüm kızların ilgisi onda olduğu için kıskandığını falan düşüneceğim. (15:22)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kartalın Kalbinde
Chick-LitAraf Altuğ Akıner. O kusurlardan oluşuyordu. Yüzünde, kariyerinde, verdiği kararlarda, hayata bakış açısında ve en önemlisi ruhunda var olan kusurlardan... Karşı tarafa sinir krizi geçirtebilecek derecede karamsardı. Başarılı olmak istediği halde, h...