Köyde kaldığım altı günde yaşlı çiftin yapılabilecek tüm işlerini hallettim. Şu anda da komşusunun günü için sarma sarıyorduk tüm mahalle kadınları ile.
"Kız maşaAllah kalem gibi nasıl sarıyorsun?" Al yanaklı Nurten Teyzeye gülümsedim.
Yanındaki teyze omuz attı. "İla ki Nurten, kızın parmaklarına bir bak, bir de bizimkilere bak. " İkisi de ellerini kaldırıp ellerine baktı.
"Doğru söylersin bacım şu parmaklara bak keser sapı gibi." Ciddi bir ifadeyle kafasını salladığında gülüştük.
"Uğraşmayın kızımla, yabancı mı yiyecek? Biz yiyecez yapın gitsin işte." dedi Hatcik Ebe alnımdan öperken.
"Hatcik Abla, yalnız ben Oya'nın sardıklarını yerim ona göre. Bu gudubet karıların yaptığı yemekleri yemekten midem davula döndü. Sarma yaparlar, içini bol koyarlar. Pilav yaparlar bir kepçe yağ dökerler. Etli kuru yaparlar yanında beş yaprak yufkayı katık yaparlar. Yeter da bu da can."
Burnunu kırıştıran teyzeye elindeki tahta kaşıkla vurdu Nurten Teyze."Nanayı yersin. Kızcağızın yaptığı sarmaları size mi yediririm ben? Dolaba atacam, kaynatamlar gelince önüne koyarım. Tutturmuşlar zaten yeni gelinmişim gibi beceriksiz demeye. Sarmayı görsünler de akılları gitsin. Gençken az dayağın yemedim. Bir keresinde yemeğe tuz koymayı unuttum diye bodrumdan getirdiği tuz kayasını sırtımda parçalanmıştı." derin bir iç çekti.
"Kocan bir şey demedi mi Nurten Teyze?" diye sorduğumda ondan önce yanındaki yanıt verdi soğuk bir kahkaha atarak.
"Yavrum, kocanın senin yanında olduğu bu köyde nerede görülmüş? Hayvan otlatmaya diye çıkarlar belki bir ay sonra dönerlerdi. Öyle kayın, kaynata, kaynana dövmüş duysalar bir de tebrik edip gururlanırlar. Sanki kendi ana babamızın evinde hiçbir şey öğrenmemişiz gibi eğitirlerdi. Sen daha ananın koyduğu adla duruyorsun. Allah yaşatmasın ama bir gün sana da denk gelecek. Aman kocandan hiçbir şeyi esirgeme. "
"Şimdiki nesil bizim gibi mi Songül? Kız okumuş. Bizim çektiğimizi çeker mi hiç? Bize gel dediler, geldik. Git dediler, gittik. Sütlaç yer gibi yemek sonrası zopa yedik. Kim yanımızda oldu? Ama ben kızlarımın arkasındayım. Onlar benim çektiğimi çekmeyecek."
"Teyzeler hiç mi boşanmayı düşünmediniz?" diye sorduğumda hepsi burukça gülümsedi.
"Yuvanın yıkıldığı nerede görülmüş yavrum? Çok günah. Ahirette kocasını boşayan kadın mahşeri bulamazmış da sırattan geçerken cehenneme düşermiş. Bir hoca vardı her vaaz verdiğinde söylerdi."
"Öyle bir şey yok teyze. Hocaya inanmayın."
"Sus kız! Allah taş eder. Hoca efendinin yalan konuştuğu nerede görülmüş? Adam Allah dostu. Tövbe estağfurullah, Allah'ım sen affet tövbe tövbe."
Susup önümdeki yaprağı yuvarlamaya devam ettim. Buradaki günlerim güzel geçiyordu. Hatcik Ebe'nin çaldığı (mayaladığı) yoğurt, Hacı Dede'nin kavurduğu et, turşular, çorbalar, ıhlamur hepsi çok lezzetliydi. Dün komşuda böreğe benzer bir yemek tatmıştım. Yanında da ikram edilen kömüre bulanmış gibi duran eti yedikten sonra etin dalak olduğunu ve mangal kömürü arasına konularak bir saatte piştiğini öğrenmiştim. Daha önce yemediğim bir sakatat olmasına rağmen tiksinmedim. Belki yapış şekillerindendir ki lezzetli gelmişti. Burada kaldığım bir haftada kilo alıp dönecektim evime.
Evim? Hâlâ bir evim varsa tabi."Kızım hadi ekmeklikten iki bazlama al gel. Sobaya koyup ısıt da sofrada yiyelim." Nurten Teyzeye başımı sallayıp ayağa kalktım. Ekmekliğe giderken şalvarımı silkeleyip başımdaki yazmayı düzelttim. İyice köy kızı olmuştum. Hatcik Ebe, yeğeninin kızı olduğumu söylemişti. Doğruyu söylese beni bu kadar içlerine alırlar mıydı? Sanmıyorum. Örtünün altından iki bazlama çekip buz gibi odanın kapısını kapattım.
Hep beraber sofraya oturduğumuzda sıcacık olmuş ekmekten parça bölüp taze tereyağını üzerine sürdüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EVHAMLAR OLSUN
Dla nastolatkówBabanın uzattığı yeni kimliğimi elime aldım. Fotoğraftaki kesinlikle bendim ancak hâlâ garibime gidiyordu. Ben mi fazla abartıyordum acaba, bir anda hayatımın değişmesini? OYA ÇAKIR, çevremdekilerin kulaklarını alaylı kahkaham doldurdu. Yüzüne güler...