12

5.7K 781 419
                                    

Miraç gerçekten de tabiatına aykırı bir usluluğu yaklaşık 2 haftadır kendisinde yaşatıyordu ve bu komutan dahil herkesin ilgisini oldukça çekmekteydi. Uslu ve sakin birisi olurken hiç zorlanmıyormuş gibi davranmak çoğu zaman sarışına tuvalet köşelerinde dişlenen yumruğa ya da sessiz çığlıklara mal olsa da bir kere karar vermişti, komutanı salacaktı.

Çok zorlanıyordu. Özellikle komutan görevden geldiğinden beri ve kendisinin usluluğuna gördüğünden beri sanki daha ilgiliydi Miraç'a. Normalde hiç kaymayan kehribar gözler eğitimde çok fazla mavilere ve sarışının çehresine odaklanır, ikilinin yolları daha fazla kesişir olmuştu. Bir falso mu arıyordu o bakışlar tam çözemese de çok garip geliyordu Miraç'a. Balamir tarafından bu kadar dikkat edilmeye gerçekten hiç alışkın değildi bünyesi.

Askerlik sıkılmak için çok yoğun bir tempoya sahip olsa da geldiği günden beri türlü piçlikle gününü daha da eğlenceli kılan sarışın gerçekten bu durgunlukta boğuluyor gibiydi. Bazen Azerbaycan Türk'ü komutanının önüne atlayıp, "Aybalam baybabam." diye bağırıp bi posta dayak yiyesi gelse de aklına adamın onu göndermek için dilekçe yazmak istemesi geliyor ve kalbine saplanan ağrıyla tüm düşünceleri birer birer siliniyordu.

Hak veriyordu, şimdiye yüz kez dayaktan ölmesi, askerliğinin yanması ya da başka yere yollanılması gerekiyordu ama şansına adam gerçekten çok sabırlı çıkmıştı. Herkesin bahsettiği gibi askerlerini yürekten önemsiyor olabilirdi, bu düşünce ifadesiz suratına aptal bir gülümseme yerleştirirken biraz gevşeyip yavşak yavşak yürümeye devam etti. Şu an Balamir'in odasının olduğu kamerasız koridordan geçtiğini fark edemeyecek kadar kafası düşüncelerle doluydu.

Elindeki dosyayla koridora giren iri adam etrafı sırıta sırıta seyrederek ve yaylana yaylana yürüyerek ona yaklaşan çocuğu görünce bir rahatlama hissetti. Uzun zamandır Miraç'la konuşmak istiyordu ancak çocukla resmen köşe kapmaca oynadıklarından bir türlü fırsatı yakalayamıyordu. Oğlanı gördüğü zaman o anın doğru an olduğunu düşündü ve hâlâ onu fark etmemiş sarışının karşısına dikildi. Varlığının hissedilmesiyle gevşemiş yüz haltlarının gerilip düzleşmesi ve görmeye hiç alışık olmadığı "normal asker" postürüne bürünen askeriyle gerçekten morali bozulmuştu. Miraç kaçacak delik olmadığını fark ettiğinden kaderine boyun eğip asker selamı verdi. Balamir hiçbir şey demeden çocuğun ensesinden tutup odasına doğru sürüklemeye başlamıştı.

"Komutanım karışmak gibi olmasın ama ben uyumaya gidiyordum-"

"Gidersin. Acelen mi var?"

Miraç başını olumsuzca salladı ve uslu uslu adamın yanına yürümeye başladı. Bir çemkirme ya da en azından bir arbede bekleyen Balamir daha da şaşırmış, elini enseden çekip kolunu çocuğun omzuna atmıştı. Cebinden çıkardığı anahtarla hızlıca odayı açtı ve önce kolunun altındaki bedeni yönlendirerek odaya girdi.

"Nasılsın?"

Elindeki dosyadan kurtulduğunda ve çocuktan uzaklaştığında kıpkırmızı bir suratla karşılaşmayı beklemiyordu. Neden bu kadar kızarmıştı? Yoksa askeri hasta mıydı? Biçimli kaşları yakışıklı suratında çatılarak onu daha da yakışıklı kıldı ve göz ucuyla izleyen Miraç'ın kalbini delice bu görüntü tekletti. Zaten kaslı kolların omzuna atılmasıyla az kalsın ölüyordu, şimdi ilgili ifadesiyle Balamir ona yaklaşıyorken bir yerlerden el bombası çıkarıp odayı havaya uçurmak isteyecek kadar panik olduğunu hissetmişti.

"Ateşin mi var senin?"

Büyük eller kırmızı yanakları avuç içine aldığında hafif baygınlaşmış mavi gözler daha da utançla kehribarlara bakıyordu. Tabii ki komutanı ondan delice hoşlandığı için bu hallere girdiğini düşünmek yerine hasta olduğu üzerine çıkarımlarda bulunacaktı. Bu kadar usluluk yeterdi, bazen yalan ve fırsattan istifadecilik yapmamak en büyük enayilik olabilirdi.

KOMTANIM [bxb]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin