y/n: LÜTFEN OKUYUNUZ
70k için teşekkür ederim!!! bu kitabın da finaline yaklaşıyoruz bence. önceden de söylediğim gibi bu kitaptan sonra bir daha bir şey yayımlar mıyım bilmiyorum. bakıcaz. bu kitap ve karakterleri hakkındaki olumlu olumsuz tüm yorumlarınızı bekliyorum (saygı çerçevesi içerisinde)
yorumlarınızı ve beğenilerinizi de bekliyorum haydin aşk güreşine
"Bakın böyle hoppidik hoppidik hoppidik yapıp oynuyorsunuz. Çok basit değil mi? Siz de denesenize."
Miraç tuşlu telefonundan bangır bangır çalan, cızırtısından ve ses kalitesinin bokluğundan hangi şarkı olduğu bile belli olmayan ses kirliliğine göbek atarken Balamir koskocaman bir gülümsemeyle çocuğu izliyordu. Hatta kahkaha attığı bile oluyordu ki Miraç ile birlikte kendisi de şaşkındı bu duruma. Kendisinin bu kadar içten gülebileceğini, bu kadar tatlı sesler çıkararak kahkaha atabileceğini asla tahmin edemezdi.
Gülüyordu ama. Yer yer yırtılmış, süngeri gözüken sandalyesinde başını geriye doğru atmış, gözlerinden yaşlar gelene kadar karnını tuta tuta kahkaha atıyordu. Fırlama çocuk o kadar komik ve becerikli oynuyordu ki roman havasını, Balamir hem etkilenmişti hem de onun bu yeteneğine çok gülesi gelmişti. Sanki çalan şarkıyı çok da anlıyormuş gibi başka şarkı sözleriyle eşlik eden ve göbek atarken farıyan çocuğa sıcacık bir ifadeyle baktı ve gülmekten yaşaran çekik gözlerini ellerinin tersiyle sildi. Kapı gıcırtısına bile oynardı bu manyak. Tamam doğru, Miraç adam daha çok gülsün diye ufak bir şov çıkarmıştı ortaya ama doğruydu yani. Seviyordu baya oynamayı.
"Ulan Miraç..."
"Ne güzel gülüyorsunuz ya öyle. Bakın başka bir koreografim daha var izleyecekseniz-"
Çocuk heyecanla masa üzerindeki telefona uzanıp şarkıyı kapadı.
"Siktir et. Gel azıcık kucağıma da seveyim."
Balamir içten kahkahaların bıraktığı tatlı buruklukla mırıldandı ve boş kucağını patpatladı. Zaten odaya girdiğinden beri bu anı bekleyen sarışın da utanmadan koca masanın etrafından dolanmak yerine üstünden atlamış, şaşkınlıkla ona bakan komutanının kucağına birden oturuvermişti.
"Bakmayın öyle. Türk askeri çeviktir! Güçlüdür! Türk askeri kucak sever!"
"Höst."
"Türk olan Miraç asker sever tamam! Böyle deyince haklısınız bir garip oldu."
Balamir başını salladı ve dilini çıkararak ısrarla kucağına yerleşmeye çalışan çocuğun beline ellerini sarıp yardımcı olmaya çalıştı.
"Yerleşemedin bi."
"Sandalye Ata'm ülkeyi kurduğunda falan alınmış heralde o coşkuylana. Atın şunu yenisini alın, 100. yılımızı kutladık daha güzelini hak ediyor bu millet. Hem istediğim gibi oturamıyorum."
Söylene söylene kucağına yerleşmeye çalışan çocuğun sığamayacağını anladığında zorlanmadan sarışını kucağından kaldırdı ve yan bir şekilde dizlerine oturttu. Bir eli hâlâ belinde yerini korurken diğer eli de sarı saçları sevgiyle okşamaya başlamıştı şimdi.
"Dana kadar adamlarız, sandalye ne yapsın?"
"Peki ben bir dana olsaydım eğer kurban bayramında beni keser miydiniz yoksa güzel bir ahır yaptırıp bana bakar mıydınız?"
Bazen Miraç aynı çocuk gibi oluyordu. Çok alakasız soruları çok alakasız zaman diliminde araya sıkıştırıyor, o kadar normalmiş gibi bir masumlukla cevap bekliyordu ki Balamir birkaç saniye dona kalıyordu. Yine o andaydılar. Yeterince güzel değilmiş gibi bir de suratını onu seven ele yaslamış, yasladığı taraftaki maviş gözünü de kapamıştı sarışın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOMTANIM [bxb]
ChickLitaskeri textingtir. olumsuz öğeler içerebilir baştan uyarayım. askerlikte böyle bir şey yok diyebilirsiniz çoğu yeri g0tten sallayacağım için muhtemelen haklısınızdır. iyi okumalar dilerim.