23

4.5K 620 341
                                    

y/n: beğenilerinizi ve yorumlarınızı bekliyorum

Yaralı bildirilmediği için ekipler dağa uygun arabalar ile gelmişlerdi, vurulan komutan son dakika sürprizi olmuştu. Ambulansın bulundukları yere ulaşması birkaç uzun saat sürecek, helikopter izninin çıkması bir dert, üstlere olanları anlatmak iki dert, çevredeki halkı korkutmak en büyük dert olacağından bilinci henüz açık Balamir helikopteri katiyen istememişti.

Birkaç askerin taşıdığı ilk yardım sedyesiyle o büyük dağ araçlarının arka tarafına yerleştirilmişti şimdi. Normalde orada asker taşındığından boşaltılan askerler başka arabalara yerleşmiş, arkaya Balamir'le birlikte sadece iki kişi kabul edilmişti. Yanında ne geçirdiğini bilmediği bir Miraç vardı şu an, birinci kişi olarak. İkinci kişi de sağlık eğitimli bir orta yaşlı askerdi. Sahi nöbetteydi sanki sarışın, panik atağa benzemiyordu yaşadığı. Komutanı vurulduğu andan itibaren suratından düşmeyen şok ifadesiyle onu nereye sürüklerlerse oraya sürükleniyordu. Diğer ekip arkadaşları da Balamir'in yanında olmak istemişti, hatta Rıdvan problem çıkarmıştı ancak sağlık eğitimi almış asker Miraç'a bile zar zor izin vermişken diğerlerinin başka araçlarla gelmesinin daha uygun olacağını belirtmişti.

Miraç'a da izin verilmesinin sebebi çok yüksek ihtimalle adını sayıklayan komutandan kaynaklıydı. Çocuk hiç iyi gözükmüyordu.

Yoldaydılar işte. Çıktıklarından beri kaç dakika geçmişti, geçmemiş miydi, acaba saat mi olmuştu, günlerdir mi yoldaydılar yoksa şimdi mi binmişlerdi o arabadakiler için muammaydı. Sarışının gördüğü tek şey kandı. Hissettiği tek şey kandı. Kokusunu aldığı tek şey kandı. Neredeyse 5 duyu organıyla da olayın vehametini gösteren şeylerden başka bir şey algılayamıyordu. Komutanın başından beri açık olan bilinci kaybettiği çokça kan nedeniyle yavaş yavaş sağlamlığını giderse de hâlâ derdi gövdesine saplanmış kurşun değil de kendini kaybetmiş sarışındı. Balamir'e bakmakla yükümlü eğitimli asker Miraç'ın eline başka bir kumaş parçası tutuşturup kanayan yaraya sertçe bastırması gerektiğini haykırdığında elinin tersiyle alnından akan teri sildi Miraç. Aslında ter değildi o akan, daha demin elini istemsizce başına yasladığında bulaştırdığı komutanının sıcak kanıydı. Yüzü gözü adamın kanına bulanmışken kitlenmiş çenesiyle başta ne dendiğini anlamakta zorluk çekse de emirlere itaat etti.

Nasıl bu kadar dikkatsiz olabilirdi? Nasıl tedbiri elden bırakabilirdi? Askeriyede etrafı asker doluyken yaptıkları aptal bir eğitimde değildi. Ciddi ciddi canlara kastetmek amacı güdüyen terörist bulunan bir görevdeydi ve gözünü dört değil sekiz açması, inanılmaz dikkatli olması gerekiyordu.

Şerefsiz adam kendi elini bile havaya uçurmayı göze almıştı, ne bekliyordu adamlar yakalandılar diye pes edip hapse atılmayı mı bekleyeceklerdi? Kalbindeki ağrı göğsünde sıcak ve rahatsız edici bir hissin yayılmasına neden olurken dengede durmakta inanılmaz zorlanıyordu. Duyabildiği tek şey, ki düşünceleri de dahil, kulaklarında yankılanan nabzıydı. Arabanın arkasında dizlerinin üstüne çökük bir vaziyette olsa da yolların engebesinden birkaç kez düşme tehlikesi geçirmişti. Adamın kan akmayı durdurmayan yarasına sertçe bastırıyor, kan durmadıkça daha panik hissedip nefes darlığı çekiyordu. Her yeri batmıştı, sıcacık hissediyordu. Balamir komutanı tüm sıcaklığını kendine bulaştırarak yavaş yavaş kaybediyordu. En sonunda kalbindeki ateş, önce boğazında yumru, ardından da başında ağrı suretiyle iğrenç bir ağlama krizine evrildiğinde yüzü acıyla buruşmuştu. Sarışının bu hâlini gören asker elindekileri bırakıp Miraç'ın gücünü yitiren ellerinin üstüne sertçe bastırmıştı.

"Koçum sakin ol. Şu an yapmamız gereken tek şey sakin olup kanı durdurmak. Bir de sana bir şey olursa ikinize bakamam, kendini toparla."

Askerin dedikleri doğruydu. Şehir merkezine baya yol vardı ve bu şekilde kan kaybetmeye devam ederse Balamir çok yüksek ihtimalle hayatını kaybedecekti. Bu düşünceler yarasına tuz basıyor, yerinde durmasını zorlaştırıyordu. Olduğu yere sığamıyordu Miraç, sanki o da parmakları arasından kaçan kan damlaları gibi akıp gidiyordu olduğu yerden. Deli gibi titreyerek ağlasa da komutanının canını acıtma korkusunu bir kenara bırakarak tüm gücünü, tüm ağırlığını yaraya verdi. Bunu yapmazsa eğer hem canın, hem de canını kaybedecekti.

KOMTANIM [bxb]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin