y/n: düzyazı diye evime jandarma yollayanları ve bana rüşvet teklif edenleri beğenmeye ve yorum yapmaya davet ediyorum. az beğeni ve yorum gelirse ybyi nah(yankılı) alırsınız !!!
Sanki 15 dakika önce birbirlerini yiyip yutmayacaklarmışçasına, şaka gibi, şu an sessizce yemek hazırlıyorlardı. Tak tak tak, Miraç patatesleri biçimsiz biçimsiz doğruyor, Balamir ise etin paketini çevirip kontrol ediyordu. Alışverişi yaptırdığı yerdeki esnaf Balamir'i tanıdığından ve sevdiğinden her zaman en güzelini seçip adama hazırlarlardı. Ondan dolayı muhtemelen yemek müthiş olacaktı.
Miraç patatesleri nihayet kestikten sonra kızgın yağa attı ve sanki kendi evi mutfağı rahatlığıyla attığı patatesleri bir iki çevirdi. Balamir eti baharatsız sevdiğinden buzdolabından tereyağını çıkardı ve sakin bir ses tonuyla sordu.
"Eti baharatlı mı yersin yoksa sade mi?"
"Patatesi baharatlarız. Kırmızı et baharatsız olur."
"Bence de."
Sanki daha demin çocuğu kucağına oturtmamıştı. Sanki belini elleriyle kavrayıp yüzünü dudaklarıyla talan etmemişti. Sanki şu an hayal kurmuyordu, sanki şu an, o dudakları öpmenin hayaliyle yanıp tutuşmuyordu.
Dışardan bakıldığında aralarındaki tansiyon biraz sakinlemiş gibi gözükse de tezgahın üstündeki tahta kaşık bile havada asılı kalıyordu mutfağın ağır atmosferinde. Güneş buluta saklanıyordu, zaten çok da aydınlık olmayan mutfak biraz daha loşlaşıyordu ve metrekareler teker teker metrelerini de karelerini de yitirmeye başlıyordu. Tek kişilik bir evin mutfağı ne kadar ufaksa şu an daha da ufaktı. İki kişi paylaşıyordu ve o iki kişi ne yazık ki ateşle baruttu.
İri adam dolaptan tava çıkarmak için Miraç'ın belinden nazikçe tuttu ve çocuğu hafifçe kenara çekti. Bu hareketle öpmek için tüm şehri patlatabileceği dolgun alt dudak, iki dişin altında ezilerek iyice kızardı ve Balamir olduğu yerde mal gibi kaldı. Havada asılı kalan o tahta kaşık sanki takla atmıştı da komutanın kafasına çarpmıştı. Öyle bir farkındalıkla derin bir nefes aldı ve dizlerinin üzerine çökerek et için tava çıkardı.
Tamam Miraç'ın bundan önce bir sürü tecrübesi olmuştu. Hem de bir sürü. Okula yazıldığı ilk gün güzel bir kızın saçını çekmişti ve ona evlenme teklifi etmişti. Okul çıkışında ağzındaki 3 dişten utanmayarak kızın annesinden kızı istemiş, ertesi gün de sallanan dişini kopararak 2'ye düşürüp evlilik temellerini kıza düşen dişini vererek ciddileştirmişti.
Tüm kızlar aşık olurdu Miraç'a. Sapsarıydı, masmavi, hin hin bakan gözleri vardı ve güneş altında sürekli koşturmaktan pembe, bronz yanaklara sahipti. Çillerine hiç canını sıkmıyormuş gibi dursa da çok kafayı takardı yine de asla bunu zayıf noktası olarak insanların gözünün önüne de sunmazdı. Çok özgüvenli dururdu dışarıdan.
Ortaokulda daha büyüdü. Hareketleri, muzipliği dinecek sanıldıkça yaşına göre şekillendi ve herkes yaka silker oldu. Mahallede kırılmadık cam, tanınmayan veli ve sevgili olmadığı kız kalmadı.
Şeytan tüyü işte, herkes seviyordu bu zıpırı, kapılmam diyen bile kapılıyordu. Lisede o yüzden daha da ciddileşti bazı şeyler. Hem ergenliğin, hem de yaşın getirdiği bazı ağırlıklar ortaya çıktı. 2 hafta süren sevgililik süreleri 3 aya kadar uzadı. Miraç bir gece kan ter içinde uyandı ve 3 aydır sevgili olduğum kızla yakında evlenirim de diye panikleyip kızı terk etti.
Evet kırdığı çok kalp olmuştu ama kötülükten değildi bu. Dikiş tutturamıyordu. Cinsel çekim yaşıyor, takılıyor ama ait hissedemiyordu. İçi kayıp gitmiyordu mesela kimseye, kimsenin dokunuşu için kıvranmıyor, bir nefesi nefesinde hissedebilsin diye Allah'a dua etmiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOMTANIM [bxb]
ChickLitaskeri textingtir. olumsuz öğeler içerebilir baştan uyarayım. askerlikte böyle bir şey yok diyebilirsiniz çoğu yeri g0tten sallayacağım için muhtemelen haklısınızdır. iyi okumalar dilerim.