Sabah olduğunda, su aramak için barınağımdan dışarı çıktım. Herzamanki gibi güzel ama sessizdi. Ve bu beni biraz korkutuyordu. Şu aramadan önce, etrafı gezmek istiyorum. Belki işime yarar bişey vardır. Gezerken ayaklarım öldürdüğüm muhafızların olduğu yere yöneldi. Fakat ben farkında değildim.
Önümde aniden cesetleri görünce irkildim. Hayvanların onları çoktan yemiş olduğunu düşünüyordum. Ve leş gibi kokuyordu. Ne yapsam diye düşünürken kılıçlarını gördüm ve onları aldım. Kendimi korumak için bunlara ihtiyacım vardı. Sonra koşarak sığnağıma gittim. 1 kılıcı oraya koydum, ve diğeriyle su arayışıma başladım. Etrafta şu olması için tanrıya dua ediyordum. Çünkü susuzluktan halüsinasyonlar görmeye başlayacak seviyeye gelmeme ramak kalmıştı. Sarhoş gibiydi vücudum. Dayanacak gücüm kalmadı. Ve sanırım tanrı dualarımı kabul etmişti. Bir su sesi duydum! Hemen o ormana girdim. Karşımda bir nehir vardı. Suyu temiz ve çok berrak gözüküyordu. Eğildim ve nehirden su içmeye başladım.
Tam ben suyumu mutlulukla içerken, arkamdan bir ses geldi.
Novaria "Nedir bu sesler ya! Su bile içirmiyolar! Hey! Kimsin sen? "
? "Asıl sen kimsin? "
Novaria "Ben Novaria. Beni sürekli rahatsız eden sen miydin? " cevap gelmeyince suyu içmeye devam ettim. Ve arkamda sivri, keskin bişey benim omzumu sıyırdı. O şeyin ne olduğunu görmedim. Karşıdaki çimene düştüğünde sivri bir mızrak olduğunu zor anladım o korkuyla. Sonra siyah kapşonlu birisi mızrağı aldı ve kayboldu.
Novaria "Sen.. Kimsin? "
Boğazımı bişey bir anda tuttu. Biri beni boğmaya çalışıyordu.
? "Sen kimsin ki, kutsal Mao nehirinden şu içmeye cürret edebildin?! "
Novaria "Lütfen bırak! Cidden bilmiyordum! Özür dilerim kutsal Mao nehirinizden su içtiğim için! Beni bağışla!"
? "Neden söyle seni bağışlamam için? "O korku içinde, anlık bir refleksle adamı yere yatırdım ve üzerine çıktım. Kılıcımı adamın boğazına doğrulttum.
Novaria "Ben prenses Novaria! Manolya krallığının vârisiyim! Sen kimsin? "
? "Prenses Novaria mı? Cidden o musun? Hahahahaha! Sen o olamazsın. O beyaz saçlı ve güzel birisi! "
Novaria "Seni salak! Kirlendiğim için böyleyim! Duş alma imkanım yokki? "O anlık sinirle kılıcımı onun omzunun birazına soktum. Acı ile inledi. Ve bana baktı.
? "A-afedersin. "
Novaria "İsmini söyleyecek misin? "
Ying "Ying. Ben Ying. "
Novaria "Hmmm. Biraz tanıdık geliyorsun. Tamam Ying. Bana neden saldırdın? Uyarabilirdin."
Ying "Üzgünüm ama... Sadece geçmişin yaraları. Manolya krallığından hep korkmuşumdur. Sanırım beni onlara vereceksin. " krallığımdan mı korkuyordu? Ama neden..
Novaria "Bende krallığımdan kaçıyorum. Yani, daha doğrusu annemden. " kanayan omuzunu serçe tutuyordu. Pişman olmuştum.
Ying "Neden kaçıyordun ki? Annen iyi birisi olmalı. "
Novaria "İnsanlara kendisini öyle tanıtır. Yani bizi öyle tanıtır. Üvey babam beni taciz etmeye çalışırdı geceleri. Annemde beni evlendirmek istemişti. O yüzden kaçıyorum. "
Ying "Kötüymüş. Üzüldüm sana. Gidecek bir yerin yok mu? "
Novaria "Şey, kendime bir barınak yaptım. "Ying "Yağmur yağarsa yıkılır ama. "
Novaria "Yapabileceğim bişey yokki. "
Ying "İlerde bir mağara var. Orası boş. Benim gizli yerimdir. İstersen orada kal. Sana yiyecek falan getirebilirim. "
Novaria "Gerçekten mi! Çok teşekkür ederim! Sana borçlandım. Mutlaka sana borcumu ödeyeceğim. "
Ying "(sıcak bir gülümseme) Rica ederim prenses. Ama şu yara için yardımına ihtiyacım var. "
Novaria "(kızarır) Ha! Ay afedersin. "İlk suyla kanı temizledim. Sonra da bir bezle yarasını sardım. Bana farklı gözlerle bakarken yakaladım onu sürekli. Bende ona baktım ve güldük birbirimize.
Sizce Ying geçmişte Manolya krallığı hakkında ne yaşadı? 💫
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SARAYIN GÖZDESİ 𝟏
FantasiaSahte aşklar, yalanlar, ihanetler Le dolup taşan ve artık hayatından nefret eden Novaria, kaderi için bir oyuna girdi. Peki, sizce bu bir oyun mu? Yoksa ilizyon mu?