~ ameliyattan çıkış~
GökalpGözlerimi açtığımda bir oda da yatıyordum. Başlarda neler olduğunu anlamamıştım fakat sonrasında aklıma çatışma geldi. Vurulduğum ve uçurumda düştüğüm. Odada kimse yoktu. Hızla vücudumu kontrol ettim. Karın boşluğumda büyük bir acı vardı. Ne acısı olduğunu çok iyi biliyordum. Kurşun acısı.
Karın boşluğumda dikiş vardı ve üzeri ise yara bezi ile kapatılmıştı. Kafamda ise 2 adet yarık vardı. Büyük ihtimalle dikiş atılmıştı. Sadece tek birşey merak ediyordum. Timime ne olmuştu? Onlarda çıkabilmiş miydi? Şehitimiz olmuş muydu? Ellerim hemen telefona uzandı. Alıp öncelikle Ekin'i aradım.
Ekin benim üniversite döneminden arkadaşımdı. Kendisi az ve öz konuşurdu. Bende konuşmayı sevmezdim ama Ekin, günde bir cümle kursa şükür ediyorduk. Böyle olmasının sebebi küçük yaşta yetimhaneye bırakılması ve annesi tarafından doğduğundan beri hakaret , işkence görüyor olmasıydı. Ekin, 6 yaşında yetimhaneye bırakılmış fakat 6 yaşına kadar zor hayatta durmuş bir çocuktu. Yetimhaneye annesi kendi elleriyle bırakmış ve "İnşallah bu yetimhaneden mezarın bile çıkamaz. Mezarın bile olmaz!" demiş ve Ekin'i oraya bırakıp bir kere arkasına bakmadan geri dönmüş. Babası 6 yaşına kadar Ekin'i hep korumuş fakat Ekin 6 yaşındayken baba, oğul çıktığı bir tekne turunda babasının göle düşmesi ve boğulması üzerine vefat etmiş ve annesi o zamandan beri hep ekini suçlamıştı. Bunlar 6 yaşında bir çocuğun kaldıracağı şeyler değildi. Ekin'de zaten bunları kaldıramadığı için konuşmuyordu, fikrini her zaman söylemiyordu.
Bazı şeyleri biliyorduk. O benim babamı ,bense onun annesini. İkimizde nasıl bunları öğrendiğini bile unutmuştuk fakat ne konusu açılır ne de bu konular hakkında bir konuya dâhil olunurdu. Biz arkadaştan öte kardeş gibiydik.
Ekin telefonuma cevap vermişti. Hızla "Ekin iyi misiniz? Herkes iyi mi?" Diye sordum." Sakin ol oğlum. Herkes iyi. Kimsenin burnu bile kanamadı. Asıl sen nasılsın?" Herkesin iyi olduğunu duyunca derin bir nefes salmıştım." İyiyim herhalde. Ne bileyim daha yeni uyandım amına koyayım. Odada kimse yok. Mal direği gibi bekliyorum işte" biraz sinirli bir yapım vardı." Tamam bekle. Kağan komutan gelecek sıradayız. Sonra çıkıp hemen geliyoruz" dedi ve telefonu kapattı.
Kağan komutan, Yarbay'dı. Kendisinin çok sert bir yapısı vardı fakat sevdiği insanlarıda gerçek severdi. Beni, kendi oğlu gibi severdi. Tabii bunda en büyük faktör kendisinin, babamın arkadaşı olmasıydı. Evet babamla aynı timdeleremiş. Tabii biz o zamanlar timden kimse kalmadı diye düşünüyorduk fakat ben askeri liseye gittiğimde Kağan komutan yanıma gelmişti ve ailemin kim olduğunu sormuştu. Annemi ve babamı söylediğimde ise bana bütün içtenliğiyle sarılmış " sen bundan sonra benim oğlum, arkadaşımın emanetisin, evlat " demişti. Sözünde de durmuş bana hep babalık yapmaya çalışmıştı.
Yediğim serumlar yüzünden gözlerim tekrardan kapanıyordu. Uykuya yenik düştüm ,gözlerimi kapattım. Tam bilincim kapanacaktı ki duyduğum sesle gözlerimi açtım. Odamda arkası dönük, kapıya doğru ileri adım atan birisini gördüm. Doktor önlüğü vardı. Doktor olduğunu düşünüp " doktor " dedim. Yüzünü bana çevirdiğinde ise şok olmuştum. Bu sima çok tanıdıktı. Sanki, sanki kelebeğime benziyordu. Birkaç bilgilendirme yaptı. Onun olup olmadığını anlamak için konuştuklarını terslemiş ve umursamaz gibi görünmeye çalışmıştım. Küçükken bu onu çok sinir ederdi. Çok konuştuğu için onu dinlemez veya terslersen hemen yükselirdi. Ve aynı şeyler şuan karşımda duran kadında da vardı. Yinede çok umuda kapılmak istemedim. Eğer o değilse büyük bir hüsran yaşardım.
Bundan 4 yıl önce bir havalimanına gitmiştim. Kardeşim Gökçe, tatil için Amerikadan gelecekti. Evet bir kardeşim vardı. Benden 8 yaş küçüktü. Yâni 20 yaşındaydı ve Amerikada lise okuyordu. Tabii şuan üniversiteye geçmişti. Babam şehit olduğunda meğersem annem hamileymiş. Hatırladığım kadarıyla o zamanlar Umay teyzemde hamileydi. Yani şuan iki farklı ailede de aynı yaşta çocuk vardı. Keşke karşılaşabilseydiler de birbirlerini tanıyabilselerdi.