ACININ LOKMALARI

4 2 0
                                    

Hiç düşündünüz mü ? Neden arılar öleceğini bile bile birisini sokardı ? Sizce son nefeslerini verirken pişmanlık mı duyarlardı yoksa yaptığından son derece onurlu bir şekilde mi ölürdü ?

Kelebekten, arıya dönüştüğüm bu günde ben ne olacaktım ?

Hepsini zaman gösterecekti lâkin seçimlerim belirleyecekti...

Kulağıma fısıldanan gâyet açık tehditle değil konuşmak gık çıkaramıyordum. Kolum sızlıyor, başım hem ağrıyor hem dönüyordu. Acı içerisinde inlememek için dişlerimi geçirdiğim dudağımdan; kurumuş bir nehirden akan su damlacıkları gibi kan tadı geldi.

Saatler sonra ağzıma değen tek tat kandı. Yıllar sonra hayatımda hissedeceğim tek hissinde ölüm olduğu gibi...

Gözlerimin üzerinde dolanan el, sınırlarımdan taşan birer firari gibi sinirlerimi hoplatıyordu. Her an kafamı kaldırıp, gözlerimin üzerindeki eli son gücümle ısırıp, ağzıma bu sefer kendi kanımın değil bir itin kanını akıtmak isteği damarlarımdaki cesaretten ne yazık ki daha az miktardaydı. Dişlerimi sıkmakla yetindim.

Gözlerimin üzerindeki el sonunda gözümün üzerindeki kan kokan pis bez parçasının ucuna kaydı. Oradada oyalanmaya başladığında elimden gelen tek şeyin sabır çekmek olduğu bilinciyle içimden sabır çektim.

Gözlerimin yavaşça ışığı gördüğünü hissediyordum. Bezi çekiyordu. Yavaşça gözümün üzerinden kayan bezin tenimde bıraktığı tutsaklık büyük ihtimalle uzun süre geçmeyecekti.

Gözlerimin açılması ile yaptığım ilk şey etrâfı netlemeye çalışan gözlerime yardımcı olmak amaçlı, açıp kapatmak oldu. Birkaç kez bu işlemi tekrarladığımda karşımda bir sandalye gördüm başta. Gözlerimi kısıp üzerinde oturan şeyin ne olduğunu anlamaya çalıştım. Bu bir insandı. Fakat kimdi bu ?

Karşımdaki kişinin yüzü netleştiğinde ise kanımın damarlarımda donduğunu hissettim. Karşımdaki kişi; Mete'ydi...

Gözlerime yerleşen tedirginlik ile yüzünden akan kana kaydı bakışlarım. Sol kaşının ucundaki patlaktan akan kan;  en az yüreğimden, gözlerime sızan göz yaşı kadar ağırdı. Elleri oturduğu rahatsız edici, tahta sandalyenin arkasından bağlanmıştı. Ayaklarıda aynı şekilde sandalyenin bacaklarına kalın bir halat ile bağlanmıştı.

Tek kaşı ile de kalmayıp, göğsünden akan kanların nedeninin ne olduğunu bilmediğim acı ile kafası öne düşmüştü Mete'nin. Bulanık gözlerim netleştiğinde anladığım kadarıyla göğsünü jiletle çizmişlerdi. Artık kaç tane çizik varsa Mete buna dayanamamış ve bayılmış olmalıydı.

Vahşet dolu gözlerim yanımda duran ite kaydı." NE HALT YAPTINIZ LAN SİZ ?" diye bağırdım sesimdeki acıyla. Hem kendi acım hemde Mete içindi bu feryat.

"Daha ilkten böyle bağrıyorsan diğerlerinde napacahsın dohtor ?" dedi dudaklarındaki mide bulandırıcı gülüş ile.

Zor bastırdığım öğürme isteği 'diğerleri' lafı ile mideme sert bir darbe indirdi." Diğerleri ?" İstemeden titrek ve cılız çıkmıştı sesim. Güldü it. Hemde kahkaha ile güldü şerefsiz. Şurdan çıktığım gibi ağzını yırtıp, kaburgalarını kırmaszam bize de Dilhun demesinler dedi içimden bir ses. Haklısın diyerek destekledi başka bir ses.

Gülmesi eşliğinde yavaş adımlarla dibime girip, yanıma eğildi." Ben şimdi çıkıyorum dohtor. Sen biraz şu boh çuvalıyla bakış sonra gelirim geri" dediği gibi yüzüne tükürdüm." O bok çuvalı diye adlandırdığınız adamdan korktuğunuz için anca kuytulara saklanıyorsunuz lan siz ! Neyden bahsediyosun orospu çocuğu ?" diye gürledim âdeta.

CANHIRAŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin