otelden hızla ayrıldığımızda alaz telefonla konuşuyordu. "bana acil bir araba ayarla." dedi. sesi gergindi. telefonu kapattı ve elimi kavradı ve arabaya doğru koştuk.
arabaya bindiğimizde vakit kaybetmeden otelin önünden ayrıldık. "neden araba değiştiriyoruz?"
"burada olduğumuzu bilenler var," dedi sık sık dikiz aynasından arkayı kontrol ederken. "şehirden ayrıldığımı bilmemeliler."
emniyet kemerimi taktım ve koltuğa iyice yapıştım. araba süratla ilerlerken alaz ıssız bir sokağa girdi. tüm ışıkları söndürüp arabada beklemeye başladık. bu sırada cesurla konuştu ve çağla'nın sakinleştiğini öğrendi. bu onu biraz rahatlatsa da yine de bir an önce kardeşinin yanına gitmek istiyordu. 15 dakika sonra sokağın başında siyah bir araba belirdi. alaz arabadan indi ve gelen arabaya el salladı. ben de arabadan çıktım.
siyah araba yanımızda durdu. içinden yaşça oldukça küçük duran bir çocuk indi. araba anahtarını alaz'ın eline tutuşturdu. "arka yollardan gidin," dedi çocuk. "ihtiyacın olursa diye torpidoya emaneti bıraktım. ayrıca plaka bağlılardan, bir şey olsa bile polise yakalanmazsınız."
alaz çocuğun omzunu sıktı. "eyvallah," dedi kendi anahtarını çocuğa uzatıp. "arabayı otelin önüne çek. her ihtimale karşı kimseye görünme."
çocuk başını salladıktan sonra alaz'ın arabasına binip gözden kayboldu. biz de diğer arabaya geçtik. arabada yoğun bir sigara kokusu vardı. "istanbula dönene kadar çok zaman geçecek." dedim sadece. alaz bana bakmadı. dalgın görünüyordu. gözleri sadece yoldaydı.
şehir trafiğine girmemeye çalışarak arka yollardan otobana çıkmaya çalışıyorduk. "merak etme," dedim vitesi tutan elini tutarak. "çağla iyi." bana baktı ve gülümsemeye çalıştı. elimi tuttu ve dudaklarına götürüp öptü.
dikiz aynasından arkasına baktığında kaşları çatıldı. "nasıl?" dedi şaşkınca. dönüp arkama baktığımda arkamızda plakasız bir araç vardı. camları filmli olduğu için arabanın içini göremiyordum. "ne oluyor?"
"nasıl her defasında benden bir adım önde olabilirler?" alaz bu soruyu kendine sormuştu. şerit değiştirip hızlandı. arkamızdaki araba da aynı şekilde hızlandı.
arka cama isabet eden kurşunla arka cam paramparça olduğunda çığlık attım. alaz ensemden tutup başımı eğerken öne doğru savruldum ve son anda torpidoya tutundum. "allah kahretsin." dedi alaz ve vites değiştirip gaza abandı.
bir kurşun daha sıktıklarında iyice eğilmiştim. "alaz dikkat et!" diye bağırdım. o benim gibi eğilemiyordu. arkamızdaki araba resmen koca bir şarjörü üzerimize boşaltmaya devam ediyordu. kurşunlar arabanın arka tamponuna saplandıkça araba yolda savruluyordu.
"ne yapacağız!" korkuyla bağırdım. "adamlar bizi öldürmeye çalışıyor."
"beni bilemem ama seni öldürmeleri biraz sıkar." dedi alaz.
kurşun sesi kesildiğinde tam kalkıp arkama bakacaktım ki alaz bağırdı. "kafanı kaldırma!"
bir kurşun sesi daha duyduğumda kulaklarımı kapattım ve gözlerimi yumdum. "asi..." dedi alaz garip sesle. gözlerimi açıp ona baktım. arabanın hızı aniden biraz düşmüştü ve araba iyice dibimize girmişti. "arabayı kullanabilir misin?"
"ne?"
"arabayı," dedi alaz tekrardan. "kullanabilir misin?"
"peşimde bizi öldürmeye çalışan birileri varken hiç sanmıyorum," dedim korkuyla. "neden benden bunu istiyorsun?"
"sol omzumdan kurşun sıyırdı." dedi sakin bir sesle. aniden yerimde doğrulup üzerine doğru eğildim. "alaz! iyi misin?" sesim dalgalandı.
"iyiyim," dedi sağ elini omzuna bastırıp. "karşılık vermem lazım. hem arabayı kullanıp hem de karşılık veremem."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yabancı ve Yalancı | AsLaz
Ficção AdolescenteAsi ve Alaz'ın yolu bu sefer bir sokakta değil, bir cinayetle kesişiyor. Unutmayın ki herkes ilk tanıştığınızda sadece bir yabancıdır ve bir miktar yalancı.