"cesur!" alaz cesur'un yığılan bedenini son anda tuttu. "yaralı mısın?" kollarından kavrayıp onu içeriye taşıdı. koltuğa yatırdığında cesur'un bilinci kapalı haldeydi.
"beni duyuyor musun?" onu sarstı. "aç oğlum gözünü." koşarak banyodan küçük bir kaba su doldurdum ve ince bir bez aldım. salona geri döndüğümde cesur gözlerini açmadığı için alaz telaşlanmaya başlamıştı. "doktor lazım." dedi bana döndüğünde.
"bu saatte buraya gelebilecek doktoru nereden bulacaksın?" elimdeki bezle cesur'un yüzündeki kanları silmeye başladım. "sizin hastane doktorları buraya gelene kadar saatler geçer."
"çocuk ölü gibi yatıyor," dedi göz kapaklarını kaldırıp göz bebeklerini baktı. "göz bebekleri hareketli. ciddi bir şeyi yok gibi. dayak yemiş gerizekalı."
"çok normalmiş gibi konuşuyorsun bir de!" dudağındaki kanı sildim. "ne hale getirmişler baksana, sürekli birilerinin dayak yemesinden sıkıldım."
"ayrıca neden benim kapıma geldi?"
"buraya geleceğimi söylemiştim." alaz cesur'un yanağına sert olmayacak şekilde bir tokat attığında cesur hala uyanmamıştı. "sağlıktan anlayan birinin bakması lazım." dediğimde sıkıntıyla ofladı. elimdeki bezi alıp kaşından akan yarayı sildi. "aynı zamanda dikiş atılması gerekiyor."
"aslında..." ayağa kalktım. "bizim mahallede anlayan birisini bulabilirim. en azından uyandırırsak..."
"doktor mu?" diye sorduğunda gözlerimi devirdim. "aynen alaz, beyin ve omurilik cerrahı hatta. ne arasın bu mahallede doktor? bu mahalledeki çocuklar yaralandıklarında her defasında hastaneye gidemezler." gözleri kısıldı. "polisin sorguya çekmesini göze mi alacaklardı?"
"kimi çağırman gerekiyorsa çağırır mısın? uyandırsın şu malı," yanağına bir tokat daha attığında onu durdurdum. "bir de bayılıp kaldı başıma. dayak yediği yetmemiş..."
onu arkamda cesur'a söverken bıraktıktan sonra sokağa çıktım. yaman'ı bulursam sorunu hallederdik. aşağıya doğru biraz yürüdüğümde karşıma ali çıktı. "abla nereye bu saatte?"
"yaman'ı gördün mü?" ali omuz silkti. "görmedim ki abla."
"telefonunu kullanabilir miyim?" dediğimde cebinden eski tarz tuşlu telefonu çıkarıp bana uzattı. yaman'ı aradığımda hemen açması için bekledim.
"ne var ali?" sesi keyifsiz geliyordu. "yaman benim..."
"asi? hayırdır...bir şey mi oldu bu saatte?" sesi biraz ciddileşti.
"acil benim eve gelmen lazım, gelirken şu dikiş atmak için gerekli zımbırtılarını da getir." köpeklerin havlama seslerini duydum. demek ki dışardaydı.
"kızım bir şey mi oldu? hayırdır başına bir şey mi geldi?"
"soru sorma da benim evime gel." telefonu kapatıp ali'ye uzattım. teşekkür ettikten sonra eve geri döndüm. içeri girdiğimde alaz hala cesur'a söyleniyordu.
"oğlum uyansana amına koyayım," dedi kolundan tutup kaldırmaya çalışırken. "neyle vurdular sana anlamıyorum ki."
geldiğimi hissetmiş gibi dönüp bana baktı. "halledebildin mi?"
kafamı salladım. "yaman'dan yardım istedim. gelir birazdan. anlıyor bu işlerden." elindeki bezi suya sokup sıktı. kanın büyük bir kısmını temizlemişti.
"kahraman yaman yine iş başında. olmadığı meslek var mı bu herifin?" cesur kendine gelir gibi oldu. "uyansana pezevenk."
"hırpalama artık çocuğu baksana zaten dağılmış."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yabancı ve Yalancı | AsLaz
Roman pour AdolescentsAsi ve Alaz'ın yolu bu sefer bir sokakta değil, bir cinayetle kesişiyor. Unutmayın ki herkes ilk tanıştığınızda sadece bir yabancıdır ve bir miktar yalancı.