dudaklarım aralandı ve yutkunamadım. zafer tam rüya'nın arkasında durduğunda yanık iziyle beyazlaşmış ellerini rüya'nın omuzlarına bastırdı. rüya tiksinerek yerinde kıpırdandığında alaz şaşkınlığını atmış, yüzündeki en acımasız ifadeyle zafere bakıyordu. "dokunma lan kıza!"zafer ruhsuz bir kahkaha atarak ellerini çekti ve havaya kaldı. "sakin ol sevgili yeğenim, sizi buraya konuşmak için topladım." cesur duyduğu kelimeyle hayret içerisinde önce zafer'e sonra alaz'a baktı. alaz bakışlarını kaçırdı. zehirlendiğim gün cesur'a her şeyi anlatacağını söylemişti ama demek ki buna fırsatı bile olmamıştı.
cesur ve alaz arasındaki garip bakışmayı fark eden zafer, cesur'a döndü. "sanırım minik sırrınızı ifşaladım...alaz ve çağla öz yeğenlerim olur. serhan'ın çocukları."
cesur'un gözlerinde bir yıkım gördüm. alaz'a dönüp bakamadı ve öğrendiği gerçekle kafasını öne eğdi. "alaz'ın almaya çalıştığı intikamın temelinde senin çocukluğun yer almıyor yani delikanlı."
çağla ise gözlerinden akan yaşlarla zafer'e kitlenmiş gibi bakıyordu. zafer çağla'ya döndü ve göz kırptı. "sen nasılsın güzel gözlüm?"
"senin ağzını sikerim lan!" alaz delirmiş gibiydi.
zafer gözlerini devirerek ellerini ceplerine yerleştirdi. "uzmanlara göre bu kadar öfke erken yaşta kalp krizine sebep oluyormuş alazcım. gerçi siz kalp krizi sebeplerini iyi araştırmışsınızdır." zafer güldü.
"neden buradayız?" dedi çağla.
zafer birkaç saniye düşünüyor gibi yaptı, ardından aklına parlak bir fikir gelmiş gibi ellerini birbirine vurdu. "sonunda birisi mantıklı bir soru sordu." etrafımızda yavaşça yürümeye başladı. "geçmişte biriniz hariç hepiniz beni öldürmeye çalıştı."
hepsine bunun ne demek olduğunu soran bir ifadeyle baksam da kimse bana bakmıyordu. alaz bile.
"en başından başlayalım," dedi zafer cesur'un başında dikilerek. yanık elini cesur'un başına koyduğunda cesur sanki kusacakmış gibi nefesini tuttu. "sene 2010..." cesur gözlerini yumdu. "bu adı gibi cesur arkadaş açlıktan ölmemek için benim emrimin altında çalışırken nankörlük edip o piç arkadaşlarını örgütleyip bir isyan çıkarmış."
"etmediğin eziyet kalmamıştı lan!" diye bağırdı cesur. boğazının yırtılacağını düşündüm.
zafer sakalını düzeltti. "yine de sizin o aç karnınızın doymasını sağladım."
"belasını siktiğimin çocuğu!" alaz tükürerek söylemişti bunu. zafer hiç oralı olmadı.
"hikayenin en can alıcı kısmına geliyorum," dedi sanki fıkra anlatıyormuş gibi gülerken. "üzerime çullanan veletlerden kurtulmaya çalışırken sırtıma saplanan tornavida biraz daha sola saplansaydı şu an burada olmazdım muhtemelen."
"keşke boğazına saplasaydım lan," dedi cesur. "o gırtladığını parçalasaydım senin."
"yine de iyi denemeydi çocuk," dedi zafer alayla. "senin kadar yaklaşamayanlar oldu." çağla'yı es geçerek benim arkamda dikildiğinde korkuyla alaz'a baktım. alaz her ne kadar öfkeli dursa da gözlerinde ani bir korku gördüm. zafer önüme düşen siyah buklelerime parmağını doladığında alaz yerinden kalkmaya çalıştı. "dokunma lan ona! ellerini sökerim senin!" alaz'ın çaresizliği zafer'in hoşuna gitti ve saçlarımı okşamaya başladı. midemin bulandığını hissettim. başımı ondan uzaklaştırmaya çalışsam da başarılı olamadım.
"bu güzel kızın sizden tek farkı beni bile isteye öldürmek istememiş oluşu." kafasını kulağımın yanına getirdi "bu yüzden en az acıyı sana çektireceğim." kulağıma fısıldadı. "ölümüme çok da üzülmediğini duydum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yabancı ve Yalancı | AsLaz
Teen FictionAsi ve Alaz'ın yolu bu sefer bir sokakta değil, bir cinayetle kesişiyor. Unutmayın ki herkes ilk tanıştığınızda sadece bir yabancıdır ve bir miktar yalancı.