alaz'ın odasında, onun yatağında yalnızdım. sabahki olayın çözümü sanılanın aksine daha zor olacağa benziyordu.alaz'ın çağla için söylediklerinden sonra çağla sinir krizi geçirmişti. bunu beklemediği, böyle bir şeyi yapmaktan korktuğunu tahmin etmek zor değildi zaten.odanın içerisi soğuktu, üzerime örttüğüm örtü ısınmamı sağlamıyordu. yalnız kaldığımda aklıma gelen her bir düşünce beni daha da geriyordu.
odanın kapısı yavaşça açıldığında sırtım kapıya dönük olduğu için hemen gözlerimi yumdum. yavaş adımlarla yanıma kadar yürüdü, avucunu alnıma bastırdı. "keşke seni hiç bulaştırmasaydım hayatıma," diye fısıldadı ve avucunun yerini dudakları aldı. "seninle olmak isterken ellerimle hayatını mahvettim."
geri çekilirken gözlerimi açtım ve onunla göz göze geldim. dün gece hiç uyumamış olduğu belliydi, saatlerdir de hastanede olduğu için dinlenememişti. "uyanık mıydın?" elini ensesine bastırdı. "ben uyandırdım değil mi?"
"uyanıktım," örtüyü belime kadar indirdim. "gittiğinizden beri sadece böyle oturuyorum burada."
yatağın ucundan dolandı ve diğer tarafa uzandı. ben de onun gibi sırtüstü yatarak tavana bakmaya başladım. "çağla iyi mi?" dediğimde gözlerini yumdu.
"olacak, olmak zorunda."
"sen iyi misin?" dediğimde bana döndü ve gülümsedi. "artık iyiyim." aramızdaki ilişki sürekli gelgitliydi ama sanırım birbirimizden ayrı kaldığımızda her şey daha kötü oluyordu.
"bir süreliğine..." bana doğru döndü ve kolunun üzerine uzandı. "en azından bu odadan çıkana kadar," elini karnıma bastırdı. "her şeyi o kapının dışında bırakıp sadece sarılamaz mıyız?" küçücük bir çocuk gibi bakışlarını kaçırmıştı.
içimde ona hayır diyemediğim bir nokta vardı ve her defasında o noktanın üzerinde duruyordu. ona arkamı döndüm ve sırtımı göğsüne yasladım. kollarını iki yanımdan belime dolayıp beni iyice kendine yapıştırdığında yüzünü boynuma yaslamıştı.
"günün sonunda burada olacaksam işlediğim tüm günahlara razıyım sanırım." dudaklarını usulca boynumda gezdirdi. "insan garip hissediyor, hiçbir şeyin yapamadığını..." boynumda derin bir nefes aldı. "sadece sen yapabiliyorsun."
"beni ilk gördüğünde ne hissettin?" alakasız sorum saçlarımın arasına derin bir nefes bırakmasına sebep oldu.
çıplak karnımı okşamaya başladığında ona daha çok sokuldum. "seni ilk kez buz gibi bir kış gününde dışarda çiçek satarken görmüştüm. tüm istanbulda bulamadığım çiçekleri senin tezgahında bulmuştum. hepsini almak istediğimde..." güldü. "çok sevinmiştin ama oradan ayrıldığımda bana hiç bakmamıştın asi."
kaşlarım çatıldı, onu hatırlamıyordum çünkü kış günlerinde çiçek satmak çok eziyet bir işti. parmakları arasına doladığı saçımı okşadı. "bana dönüp bir kez daha bakman için çok bekledim ama bakmadın. o gün bunun sıradan bir beğeni olduğunu düşünüp hayatıma devam ettim."
"peki sonra?" çenesini saçlarıma bastırdı. dönüp ona bakmak istedim ama beni kafeslemişti.
"sonra seni bir hastane koridorunda gördüm," kaşlarım çatıldı. "oradaydın ve..." yüzü asıldı. "ağlıyordun. o gün senin için elimden gelen her şeyi yapabilecek güce sahiptim ama sana sahip değildim."
bacaklarımız birbirine dolandı ve bu beni güldürdü. "neden gelip benimle konuşmadın?" dediğimde kapalı olan gözlerini açtı ve bana baktı.
"yanından iki kez geçip gittim asi," dudakları sürekli saçlarımın üzerindeydi. "belki de aptallığıma geldi bilmiyorum. özgüvensiz davrandım, psikolojik olarak kötü olduğum bir dönemdi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yabancı ve Yalancı | AsLaz
Novela JuvenilAsi ve Alaz'ın yolu bu sefer bir sokakta değil, bir cinayetle kesişiyor. Unutmayın ki herkes ilk tanıştığınızda sadece bir yabancıdır ve bir miktar yalancı.