2.0

93 4 0
                                    


İyi okumalar...

Medya; Madison Beer - Make You Mine



ERIC

   Yüce Tanrıça!

   June utangaç adımlarla saklandığı kapının arkasından çıkarken dilim tutulmuştu. O bakışlarını benden kaçırırken ben doğrudan ona odaklanmıştım. Hayatım boyunca gördüğüm en güzel, en ateşli şeydi. Aklım tamamen onunla doluydu. Düzgün düşünemiyordum. Kurdum da benimle aynı durumdaydı. İçimde gittikçe vahşileşerek uluyordu.

   Güçlükle yataktan kalkıp June'a doğru birkaç adım attım. Aptalca bir hareket yapmamak ya da aptalca bir şey söylememek için kendimi olabildiğince kontrol ediyordum. Ne söylemem gerektiğini ben bulamadan June fısıldarcasına konuştu.

"Hayal ettiğin gibi olmuş mu bari?"

"Bu kesinlikle hayal gücümün çok, çok dışında."

   İkimiz de söylediklerimle güldük.

"Bu manzarayı sadece ben gördüğüm için çok şanslı hissediyorum."

   June sonunda gözlerimin içine bakıp davetkar bir şekilde konuştu.

"Öyleyse şansını güzel kullansan iyi olur."

   Buraya kadar bile nasıl dayandığımı bilmeden June'un dudaklarına yapıştım. En başından beri yapmak istediğim şeyi sonunda yapmıştım. Neler olduğunu bile fark etmeden kendimi June'u yatağa atıp üstüne çıkarken buldum.

   June her seferinde kontrolümü kaybetmeme sebep oluyordu. Ona bakarken, onu dinlerken, onunlayken hatta bazen onunla olmadığım zamanlarda bile aklıma tamamen onunla meşgul oluyordu. Tıpkı şimdi olduğu gibi.

   Dudaklarım dudaklarını ezerken ellerim kontrolsüzce hareket ediyordu. Sonuna yaklaştığımız kızgınlık döneminin etkilerini ikimiz de hissediyorduk. Öpücüğümüzü sonlandırdığımda ikimiz de nefes nefeseydik. Ben June'un üstündekileri çıkarırken o da benimkileri çıkarmaya çalışıyordu. Kıyafetleri bir kenarı attıktan sonra tekrar June'u öpmeye başladım. Ancak bu seferki kısa sürdü. Dudaklarından boynuna, boynundan göğüslerine doğru öpücükler bırakarak ilerledim. Göğüslerinde oyalanırken June'a kısa bir bakış attığımda kızarmış yüzündeki ifadeyle sırıttım.

"Eğleniyor gibisin."

   Kesik nefeslerinin arasından güçlükle cevapladı.

"K-kes sesini Eric."

   Ellerim aşağı doğru indiğinde ıslanmış vajinasına dokunmamla ürperdi. Yaptığım her bir harekette onun yüzünün aldığı halleri izlemenin verdiği zevkin tadını çıkarıyordum. Parmaklarım zevk noktalarını bulurken kesik kesik inliyordu.

"...Eric... dur..."

"Duyamadım güzelim?"

"...Ah... Orası... Yapma..."

"Peki."

   June inlemelerinin arasından durmamı söylediğinde aniden parmaklarımı içinden çıkardım. June şok olmuş bir ifadeyle bana bakarken sırıttım.

"Sen-sen ne yapıyorsun?"

"Durmamı söylediğini sanıyordum."

   June kıvranırken utangaç bir şekilde konuşuyordu.

"Ben... öyle demek istemedim."

   Yüzüne doğru daha da yaklaşıp kulağına fısıldadım.

"Ne demek istedin peki?"

    June titrek bir nefes verdi.

"Lanet olsun sadece başladığın işi bitirsen olmaz mı?"

   Parmaklarım tekrardan sıcaklığı bulduğunda June'un kesilen nefesinin ardından inlemeleri devam etti. Bir süre daha parmaklarımla devam ettikten sonra ellerim boxerımı buldu. Boxerımı indirdiğimde June'un bacaklarının arasına yerleştim. June birden kendini bana bastırdığında boğukça inledim.

"Siktir."

   Bu sefer onun güldüğünü gördüğümde ben de sırıttım.

"Tehlikeli sularda yüzüyorsun portakal suyu. Hala benim merhametime ihtiyacın var. Birazdan olacaklara kendini hazırlasan iyi olur."

   June bana cevap veremeden içine girdiğimde küfrederek inledi. İçinde hareket etmeye başladığımda adımı haykırdığı her seferde kendimi daha çok kaybettim. Ancak hiçbir şey için acele etmedim. Sonuçta tüm gece bizimdi.






   Komodindeki saat 03.36'yı gösteriyordu. June çoktan sızıp kalmıştı. Kolum onun ince belini sararken çenem saçlarının hemen üstündeydi Nefes alıp verişlerini duyabiliyordum. Pencereden sızan ay ışığı odayı hafifçe aydınlatıyordu. Uyku tutmamıştı. Yatakta öylece zaman doldururken telefonuma gelen bildirimle dikkatim o yöne kaydı. June'u rahatsız etmeden telefonuma ulaşıp baktığımda David'den bir mesaj bildirimi olduğunu gördüm.

   Saldırgan davamızdaki baş şüphelilerimizin kimliklerini görünce June'u rahatsız etmeden doğruldum. Elimizdeki tek bilgi kırmızı gözlü ve gri postlu bir kurttu. Kırmızı göz alfa soyundan gelenlere özgü bir özellik olduğundan aradığımız saldırganın bir alfa olduğundan zaten emindik. Geriye kalan alfa kanını taşıyanlardan gri postluları ayırt etmekti. Ancak bu zaman alan bir işti. Bu yüzden David ancak şimdi bilgileri tamamen yollayabilmiş olmalıydı.

   Listenin başını çeken kişi Igor Vasilev'di. Bay Igor, Vasilev Sürüsü'nün alfasıydı. Vasilev Sürüsü genel olarak Rusya ve çevresine hakimdi. Zaten Rus bir aile tarafından yönetiliyordu. Vasilev Sürüsü, bizim sürümüzle iyi anlaşırdı. Bay Igor da babamın dostuydu. Katı bir mizacı ve sert kuralları olan bir adam olmasına rağmen onun bu işten sorumlu olduğunu düşünmüyordum. O sürüsünü ve bölgesini korumak için her şeyi yapardı ve asla bunu riske etmezdi.

   Konsey kurallarında suçlu bulunmadıkça bir kurdu öldürmek, istisnalar dışında bir insanı dönüştürmek ve gizliliği ihlal etmek büyük suçlardı. Bay Igor bilinçli, sorumlu ve akıllı bir adamdı. Bu kuralları çiğneme riskini alacağına inanmıyordum. Özellikle de bize karşı.

   Listenin ikinci sırasında Henry Norrington vardı. Norrington Sürüsü Avrupa'nın geneline ve Avusturalya'ya hakimdi. İngiliz Kraliyet Ailesi'yle bağlantıları olduğu yönünde söylentiler vardı. Alfası Adam Norrington'dı. Henry, Adam'ın varisiydi. Sürüyle pek yakınlığımız yoktu. Kendini beğenmiş İngiliz aile, Norrington Sürüsü'nün diğer tüm sürülerden üstün olduğunu düşünürdü. Bu yüzden diğer aileler de onlardan pek haz etmezdi. Ancak düşman oldukları bir aile de yoktu. Kibirli olsalar da kendi çıkarları için en iyi ittifakları kurabilirlerdi. Onların da bizimle bir problemleri yoktu. Durduk yere bize saldıracaklarını düşünmüyordum. Ayrıca Henry babasından habersiz bir işe kalkışamazdı. Bu yüzden onlardan da şüphelenmemiştim.

   Sonuncu seçenek şüphelerimin tamamına hedef olan kişiydi. Yamada Sürüsü'nün sıradaki varisi Takahito Yamada. Uzak Doğunun büyük kısmına sahip olan Japon aile Henderson Sürüsü'nün en anlaşamadığı sürüydü. Yüzyıllardır içten içe düşmanlık besliyorlardı. Yamada Ailesi geleneklerine fazlasıyla bağlıydı. Sürünün alfası Bay Hirohito yüzyıllardır süregelen gelenekleri devam ettirmeye büyük önem verirdi. Ayrıca sıradaki alfa Takahito'yu büyük bir disiplinle ve titizlikle yetiştirdiği herkes tarafından bilinirdi. İşler hakkında bilgi sahibi olması için sürü işlerinde henüz alfa olmasa da önemli bir yere sahipti. İki sürünün de birbirine olan kininin yanı sıra Takahito'nun da işlerle içli dışlı olması babasıyla birlikte bir plan yapıp saldırıyı tertip etme ihtimallerini güçlendiriyordu.

    Henüz bir şey kanıtlayamazdım ancak en kısa sürede bu işi babamla konuşacak ve bir kanıt bulacaktım.


   Aylar sonra attığım bölüm smuttu aw hiç içime sinmedi yazamadım. Bu bölümde daha çok sürülerin yapısından yönetiminden vs. bahsetmek istedim. Umarım anlaşılmıştır. Aklınıza takılan şeyleri sorabilirsiniz.

Dolunay'ın LanetiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin