İyi okumalar...
Medya; James Arthur - Train Wreck
Acıdan dolan gözlerimle Madison'a baktım. İkimiz de aynı şeyi düşünüyorduk. Kasıklarımdaki sancılar yüzünden düzgün düşünemiyordum. Ne yapacağımı bilmiyordum. Ağlamaya başlamıştım. Neyse ki Madison benden önce kendine gelmişti.
"Birilerini bulmaya gideceğim June, tamam mı? Beni burada bekle."
Madison gitmek için hareketlense de kolundan tuttum.
"Hayır, hayır. Madison lütfen gitme ben... ben ne yapacağım bilmiyorum."
Madison beni sakinleştirmeye çalıştı ve hemen döneceğin söyleyip hızlıca kapıdan dışarı çıktı. Böylece sürü evinin aptal tuvaletinde kanlar içinde tek başıma kaldım.
Madison gittikten sonra ayakta duramaz hale gelip yere çökmüştüm. Acıdan kıvranıyordum. Bunu yaşadığıma inanamıyordum. Hamile olduğumu bile fark etmemiştim. Şimdiyse düşük yapıyordum.
Bacaklarımın arasında biriken kana bakamıyordum. Yerde, dizlerimin arasında küçük bir kan göleti olmuştu bile ama kanın bacaklarımdan akmaya devam ettiğini hissediyordum. İçimden tüm bunların neden benim başıma geldiğini sorguluyordum. Yeterince şey yaşamamış mıydım? Bu da olmak zorunda mıydı?
Bilincimin yavaş yavaş azaldığını hissediyordum. Kafam, tüm vücudum ağırlaşıyordu. Sancılarımı hissedemiyordum. Kısa bir süre içindeyse karanlık beni yutmuştu.
ERIC
June'un yanından ayrıldıktan birkaç kişiyi görmüştüm. Şimdi ise babama bakmak için çalışma odasına gidiyordum. Bu gece sürü için oldukça önemli bir geceydi, bu yüzden sürü lideri olarak babamın gerginliğini anlayabiliyordum. Bu yüzden ona yardımcı olmak ve kendimi kanıtlamak için elimden gelen her şeyi yapıyordum.
Koridorda ilerlerken omzumda hissettiğim elle arkamı döndüm. Arkamı dönmemle birlikte Henry Norrington'la karşılaşmam bir oldu. Henry aşağı yukarı benim boylarımda, sarışın, gri gözlü ve yaşıtımdı. Aynı zamanda İngilizlerin gelecekteki alfasıydı. Çok iyi geçindiğimiz söylenemese de aramızda bir nefret de söz konusu değildi. Sadece ikimiz arasında değil genel olarak Norrington Sürüsü'nün diğer sürülerle ilişkileri de böyleydi. Çıkarcı ve kibirli olmalarının yanında iyi ittifaklar kurabilmeleri genel olarak herkesin onlara karşı nötr kalmış olmasını sağlamış olabilirdi.
Henry gülerek bana bakarken tek kaşımı kaldırarak sorgularcasına ona baktım. Benimle ne konuşmak istiyorsa zamanım yoktu bu yüzden hızlı olmasını tercih ederdim.
"Eşleşmen ve bu gece için tebrik ederim Eric. Çok güzel bir eşin var, çok şanslısın."
"Teşekkürler Henry. Ama diyeceğin tek şeyin bu olduğunu sanmıyorum, haksız mıyım?"
Henry muhtemelen soyadının baş harfini simgeleyen N harfini belli eden yüzüğüyle oynarken güldü.
"Her zaman bu kadar sabırsız olmak zorunda mısın Eric? Yine de beni yakaladın. Madem uzatmak istemiyorsun o zaman gereksiz soruları bir kenara bırakalım."
Alaycı ve gevşek ifadesinin yerini biraz daha ciddi bir hal aldı. Yüzüğüyle oynamayı bırakıp doğrudan bana baktı.
"Babanın yerine seni geçirme planları olduğu dedikodusu epey fazla. Eminim sen de duymuşsundur. Beni yanlış anlamanı istemem, eminim iyi bir alfa olursun ama yine de... Sence de babanın planı fazla riskli değil mi? Henüz çok genç ve tecrübesiz bir kurda Henderson Sürüsü gibi büyük ve köklü bir sürü ve bölge vermek... Eğer baban gerçekten bunu düşünüyorsa sana çok güveniyor olmalı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dolunay'ın Laneti
Hombres LoboJune, ailesinin ölümüyle aile dostlarının yanına Northwille'e taşınır. Ama burada kurt adamlarla tanışıp, Henderson Sürüsü'nün gelecekteki alfasıyla eşleşmeyi kesinlikle beklemiyordur. June, işlerin bununla kalacağını düşünse de Northwille'de işler...