İyi okumalar.
Yüzümü ısıtan güneş ışığı yüzünden uyandım. Gözlerimi açıp esnediğim sırada etrafıma baktığımda yabancı bir yerde olduğumu fark ettim.
Eric'in odası.
Dün olanları hatırlamam biraz zaman aldı. Ama hatırlar hatırlamaz üzerimdeki yorganı kenarı atıp odadan aceleyle fırladım. Koridora çıktığımda merdivenlere doğru ilerleyip alt kattaki mutfaktan gelen kokular ve sesler sayesinde Eric'in orada olduğunu tahmin ederek mutfağa geldim.
Eric arkası dönük bir şekilde ocaktaki tavada bir şeyler pişiriyordu. Dağınık saçları, gri eşofmanı ve lacivert t-shirtüyle onu belki de ilk defa ev haliyle gördüğümü fark ettim. Eric'i incelemeyi bırakıp düşüncelerimi toparladım.
"Tanrım, Eric saat kaç ve telefonum nerede?"
Eric acele etmeden oldukça sakin bir şekilde bana doğru omzunun üstünden baktı. İçimi ısıtan bir gülümseme takındı.
"Sana da günaydın portakal suyu. Telefonun salonda koltukta ve saat de..."
Tezgahın üzerinde duran telefonuna uzanıp saate baktıktan sora cevapladı.
"10.30."
Saati duyar duymaz gözlerim yerinden fırladı. Koşarak salona gidip telefonumu aldım. Telefonumda beni ilk karşılayan şey Sam'in 17 cevapsız araması ve 21 mesajı oldu.
Siktir. Ben ölmüştüm.
Daha sonra Madison'dan gelen 8 cevapsız arama ve 13 mesaj olduğunu da gördüm. Zavallı Mads. Benim yüzümden tüm gece Sam'le uğraşmak zorunda kalmış olmalıydı. İçimden aptallığıma küfürler ederken bir yandan mutfağa doğru yürüyordum, diğer yandan ise Madison'ı arıyordum.
"Neden beni uyandırmadın? Sam'in buraya geldiğimden haberi yok ve yatıya kalmak için izin almadım."
Eric krepleri tabaklara koyarken dikkatini bozmadan cevapladı.
"Ben de uyuya kalmıştım. Uyandığımda saat 3 falandı. Ben de sorun olmayacağını düşünerek seni yatağa taşıdım. Ben koltukta yattım ama."
Cevap vermek için ağzımı açtığım sırada Madison telefonu açtı.
"Aman Tanrım, June! Tüm gece seni aradım. Seni ve Eric'i rahatsız etmek istemem romantik vakit geçiriyor olabilirsiz ama yatıya kalacağın konusunda bilgi verme zahmetine girseydin sence de daha iyi olmaz mıydı?!"
Madison'ın özellikle sonlara doğru yükselen ve öfke dolu sesi Eric'i bile dikkatini çekmişti. Boğazımı temizleyip Madison'a cevap verdim.
"Haklısın Mads. Çok üzgünüm. Eric ve ben uyuyakalmışız. Az önce uyandım ve seni soktuğum durum için çok üzgünüm."
Telefonun diğer tarafında bir nefes verme sesi geldi.
"Tamam, tamam peki. Üstelemeyeceğim. Olan oldu. Dün gece Sam sana ulaşamayınca beni aradığını söyledi ve artık geç olduğunu gelmenin iyi olacağını söyledi. Ben de şarjını bittiğini ve biraz sonra geleceğini söyleyip onu oyaladım. Sana ulaşmaya çalıştım ama ulaşamadım. Zamanım dar olduğu için Sam kapıya dayanıp senin burada olmadığını anlamasın diye bir şeyler düşündüm. En sonunda ona arka bahçemizde kamp yapmak istediğimizi ve yatıya kalmak için izin vermesini istedim. Bu sürede milyon kere seninle konuşmak istedi. Durumu idare etmek ve onu inandırmak ne kadar zor olsa da nasıl olduğuna hala inanamıyorum ama sonunda ikna oldu. Ona bugün 12'de evde olacağın konusunda söz verdim. Yani zahmet olmazsa o kıçını Eric'in evinden zamanında kaldır ve eve git çünkü bir sorun daha çıkarsa Sam evimi basacak."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dolunay'ın Laneti
WerewolfJune, ailesinin ölümüyle aile dostlarının yanına Northwille'e taşınır. Ama burada kurt adamlarla tanışıp, Henderson Sürüsü'nün gelecekteki alfasıyla eşleşmeyi kesinlikle beklemiyordur. June, işlerin bununla kalacağını düşünse de Northwille'de işler...