Yazarın anlatımından.
15.10.2011
Havanın kapalı olduğu bir hafta sonunda, Jisung ve Minho sabahın erken saatlerinde buluşmuşlardı. Birlikte bisiklet sürüyorlardı. Önceki gün diğer arkadaşlarına da teklif etmişlerdi ama kimse kabul etmemişti. Hafta sonu uyumak istiyorlarmış, tatlı uykularını terk edemezlermiş. Minho bunları düşünürken güldü.
"Minho hyung parkta dinlenelim mi? Yoruldum."
"Tamam hadi o tarafa doğru sür."
Parktaki banklara yerleştiklerinde Jisung aklına gelenleri diline döktü.
"Çocukların gelmesini istiyordum ama sekiz kişi sabahın erken saatinde kasabayı alt üst ederdik galiba. Gelmemeleri iyi oldu sanki."
"Haklısın. Seungmin ve Hyunjin'in didişmelerini dinlemek istemez kimse."
Kıkırdadılar ve bir süre dinlendikten sonra bisikletlerine binmek için ayaklandılar.
"Saat kaç hyung?"
Minho kolundaki saate baktı ve cevapladı.
"10'a geliyor."
"Hala erken. Hyunjin ve Felix'e uğrayalım diyecektim."
"Biraz daha uyusunlar, Hyunjin'i kış uykusundan bu saatte uyandırırsak gün boyu söylenecek."
"Haklısın bir-iki saat sonra uğrarız öyleyse."
"Gel bir şeyler atıştırmaya gidelim o zaman."
"Tamamm."
"Dur sen bi gel yanıma bakayım."
"Ne oldu?"
"Gel bi jisung."
"He geldim."
Jisung'un şapkası kaymıştı ve atkısı açılmıştı. Karışısına geçerek tekrardan bağlamaya başladı. Kendisinden biraz kısa kalan Jisung ise hyungunu izliyordu. Gözlerinin çok güzel ve parlak olduğunu düşünüyordu.
"Ne o jisung aşık mı oldun bana?"
Jisung afallamıştı hemen başka yöne bakmıştı. Onun dışında her şeyi inceliyordu şuan.
"Bitti. Bana bak bakayım."
Jisung gözlerini hyunguna çevirmişti sonunda. Minho gülümsedi ve açıkta kalan yanaklarını sıktı.
Jisung hemen yüzünü buruşturup kaçmaya çalışmıştı.
En sonunda Minho ve sincabı bisikletlerine binerek gezilerine devam ettiler.
--
"Hey Hyunjin toplamak yerine daha çok dağıtıyorsun! Bana ver ben yapayım."
"Ya Seungmin bi sus yapıyorum işte."
"Aptal çocuk."
"Şhhh hyungun ile düzgün konuş."
"Sus tırmıkla kovalarım seni."
"Ay tamam manyak."
Hyunjin ve arkadaşları hep birlikte hana'nın evine gidip ona sürpriz yapmak istemişlerdi. Şimdi ise Felix ve Minho yemek yapmaya, Bangchan ve Jeongin temizlik yapmaya yardım ediyordu. Hyunjin, Seungmin, Changbin ve Jisung ise arka bahçeyi temizliyordu. Ağaçların yaprakları dökülmüştü ve hepsini bir araya toplamaya çalışıyorlardı. Evde tam bir kaos hüküm sürüyordu.
Ne kadar gürültülü olsa bile bir o kadar eğleniyordu herkes. Hana hatıralara çok önem verdiği için çocukların bol bol fotoğrafını çekip fotoğraf albümüne yerleştiriyordu.
Bir kaç saatin sonunda hep birlikte. bahçede oturmuş tarçınlı kurabiye ve meyve suyu eşliğinde sohbet ediyorlardı.
"Changbin şu koca kafanı dizimden kaldır."
"Uf Minho ne söylendin al gittim." Dedi ve Seungmin'in bacağına yattı Changbin.
"Oha kızmadı." Diye söylendi Hyunjin.
"Onun gıcıklığı sadece sana Hyun." Dedi ve arkadaşının omuzunu patpatladı Jisung.
Konuyu değiştirmek için ortaya bir soru atmaya karar verdi hana.
"Ee çocuklar cadılar bayramına az kaldı sayılır. Ne kostümleri giyeceksiniz?"
"Biz Jeongin ile tom ve jerry olmaya karar verdik." Dedi Bangchan.
"Ben söylemicem sürpriz olsun."
"Sanki bilmiyoruz hyung ne sürprizi? Tobbie'ye sorsan o bile söyler."
"Jisung oğlum bi sussana."
Herkes gülmeye başlamıştı. Uzun uzun sohbet ettikten sonra akşama doğru vedalaşarak yola koyuldular.
Herkes kendi evine dağılırken Hyunjin ve Felix yine baş başa kalmıştı. Eve gitmeden parkta biraz sallammaya karar verdiler.
"Felix, kostümünü seçtin mi?"
"Evet ama hiiiç boşuna başımın etini yeme söylemeyeceğim."
"Of ya."
"Sen seçtin mi?"
"Henüz değil. Aklıma bir şey gelmiyor."
"Daha iki hafta var ya buluruz sıkma canını."
"Tamamm. Bak ben sana ne diyeceğim. Bence sen tweety oldun."
Felix'i sarı bir kanarya olarak hayal edince kahkahasını tutamamıştı Hyunjin.
"Ya hyun! Tweety falan olmadım tabii ki."
Felix gerçekten tweety olma fikrinden son anda vaz geçtiği için içinden şükrediyordu. Yoksa yıl boyu Hyunjin için alay konusu olacaktı.
"Felix nolur tweety ol çok sevimli olursun. Cici bici lixieee~"
"Iyy hyun sus."
Hyunjin kolunu Felix'in omuzuna attı ve kendine çekip kolları ile kafasının etrafını sıkı sıkı sardı ve sarıldı. Felix ne kadar karşı gelip kurtulmaya çalışsa da başarılı olamamıştı.
Parka vardıklarında her zaman olduğu gibi Felix salıncağa oturdu ve Hyunjin önce onu salladı. Daha sonra kendisi de diğer salıncağa oturup sallanmaya başladı. Bunu küçüklükten beri yapıyorlardı. Bir amacı yoktu ama alışmışlardı işte.
--
Uzuun sure sonra merhaba☝🏿
Gercekten bolum o kadar icime sinmedi ki ne desem bilmiyorum ama gercekten kendimi o kadar zorladim ki yazmaya.. ancak bu kadar cikti maalesef
Sekizinin arasjni daha iyi yazmak istiyorum komik sahneler yazmak istiyorum ama hic ilham gelmiyor cok ciddi yaziyormusum gibj gercekten hic memnun degilim uzgunum
Bolum isteyen bir ksc kisi vardi iyi yazamadim hayak kirikligina ugrattiysam ozur dilwrim ama diger bolumu cok bekletmeden yazarim diye dusunuyorum olaylari biraz toparlayip artik ergenlik bplumune gececgiz ve asil olaylar/kaos o zaman baslayacak
Bu arada yukariya yazdigim tarihlere dikkat ederseniz daha iyi anlarsiniz olay orgusunu
Herkese iyi geceler dilerim
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Seaside town / Hyunlix
FanfictionKüçük bir sahil kasabası, iki minik beden, bir çocukluk. Yıllar sonra, küçük bir sahil kasabası, iki genç, bir aşka dönüşür. -- 02.12.2023 #14 Hyunlix 12.12.2023 #10 Felix 16.12.2023 #8 Felix 08.11.2024 #23 Hyunlix