Günün mesaisi bitmek üzereydi. Güneş çoktan batmış, yıldızlar birer birer kendini göstermeye başlıyordu. Yıldızların gözüküyor olması, dinlenme vaktinin geldiğinin işaretiydi. Barış Alper için ise karanlık, günün tam da başladığı saatti.Masanın üzerinde duran dosyaları toparladı ve dolabına kaldırdı. Başının hafifçe zonklaması ile durdu. Elini alnına götürerek hafifçe ovaladı. Dinlenmeliydi. Yaklaşık bir haftadır doğru dürüst yemek yememesi, uykusunu alamaması ve sporunu aksatması ona iyi gelmiyordu.
Tam da şu an içmeye ihtiyacı vardı. Barış Alper bağımlı değildi. Sadece en büyük zevki kafayı bulmaktı. Yaşadıklarını ona unutturan, sabahına ağzında acı tat bırakan ve hatta bazen onu kusturan bu şeye bağımlı değildi.
Arabasının anahtarını aldı ve onun harici şirkette kalan birkaç kişiye iyi geceler diledikten sonra oradan ayrılmak adına asansöre bindi. Zemin katı tuşlarken telefonunun çaldığını fark etti. Arayan, biricik dostu Altay'dı.
"Efendim?"
"Evet, çıktım şirketten."
"Çok güzel olur biliyor musun?"
"Beş dakikaya oradayım."
Altay, Barış'ı sevgilisinin garsonluk yaptığı gece kulübüne davet ediyordu. Oranın düzenli müşterisiydi. Haftada en az bir kere giderler, kafayı dağıtırlar ve sabahına Kerem'in dırdırları ile güne başlarlardı. Altay da Barış gibi kanı deli akanlardandı ama Kerem öyle değildi.
Nazikti, kibardı, naifti. Üstelik Barış ve Altay gibi hayatı eğlence üstüne kurulu değildi. Bakması gereken bir ailesi, yapması gereken ödevleri ve yetişmesi gereken bir işi vardı. Kerem, onlar gibi şanslı doğmamıştı.***
Arabadan inen Barış, kulübe baktı. İlk başta sizin dikkatinizi çekmeyecek şekilde dizayn edilmiş bu kulüp eski ve terk edilmiş bir meyhane gibiydi. Duvarları kahverengi ve koyu yeşil tonlarındaydı. Ahşap kocaman bir kapı ve büyük pencereleri vardı. Kapıda bekleyen güvenlik Barış'a gülümsedi ve onu içeri buyur etti.
Köşede fingirdeşen arkadaşlarını görmek zor olmamıştı. Altay, işinin başında olan sevgilisini rahat bırakmıyor; sürekli bir şeyler sipariş ediyor ve sonra beğenmediğini söyleyip eğer öpücük almazsa Kerem'i işyerine şikayet edeceğini belirtiyordu.
Barış arkadaşlarının yanında fark edilmek için sahte bir şekilde öksürdü:
"Selam."Barış'ı fark eden Kerem birden Altay'ı itti ve:
"Hoşgeldiniz, siparişinizi alabilir miyim?" deyip Barış ile dalga geçerek konuştu."Of getir işte her zamankinden."
"Oğlum bir gün alkol komasından öleceksin."
Altay komik bir tipti, evet. Çoğu şeyi ciddiye almazdı. Mesela sizinle kavga ediyor olsa büyük ihtimalle birden kahkaha atmaya başlar ve hiçbir şey olmamış gibi yoluna devam ederdi. Ama Barış için gerçekten endişeleniyordu.
Barış "nıck" sesi çıkararak Altay'a "yok be oğlum" dercesine baş salladı.
Alkoller geldiğinde kulüpteki her şey aynıydı. Gözleri kamaştıran neon renkli ışıklar, birbirlerini ilk defa görmelerine rağmen çoktan yiyişmeye başlayan insanlar, alkolden kendi adını hatırlamayan sarhoşlar ve birazdan başlayacak dans gösterisi için hazırlanan geniş sahne.
Barış kulübün en çok bu yanını seviyordu. Dans. Onun için, kişinin kendi bedenini istediği şekilde insanlara sunabilmesi bir lütuftu. Dans edebilmek bir yetenekti, uğraştı, sanattı. Yolda dönüp bakmayacağı insanların sahnedeki benliklerini izlemeyi seviyordu, sahnede herkes farklıydı. Sahne, kendinizi insanlara kanıtlayabilmenizin en güçlü yoluydu.
Yavaş yavaş çalmaya başlayan "Right Here" kulaklara dolmaya başlamıştı. Güzel seçim.
Sahnede sadece birkaç dakikalığına yer alan ön dansçılar yerlerini almışlardı. Hepsi oluşturulan koreografiye uyuyorlardı. Nizami görüntü herkesi mest ediyordu.
Şarkının nakarat kısmının gelmesiyle beraber sahne, ana dansçı için açıldı. Yavaşça ortaya gelen çocuğun üzerinde transparan bir gömlek, deri bir pantalon ve boynunda bir zincir vardı. Bembeyaz tenine tezat giydiği sipsiyah kıyafetler geceyi anımsatıyordu. Saçları hafif sarıya yakındı. Birazcık ıslanmış olmalıydı, dalgalı duruyordu. Yüzüne yakışan kemerli burnu, bal rengi gözlerinin ortaya çıkmasına engel olmamıştı. Fakat en çok dikkat çeken ise, hemen v çizgisine silinmez mürekkep ile kazınmış "dancer" yazısıydı.Bu çocuğu daha önce görmüş olabilir miyim, diye düşündü Barış. Hayır, tanrı size bir mucize göstermiş olsaydı onu unutmazdınız.
Şarkının ilerleyen ritmi ile sarışın oğlan yavaşça bedenini hareket ettirmeye başladı. Uzun ve ince parmakları tek tek bütün gövdesinde geziniyordu. Hareketleri hızlı, esnek ve bir o kadar da kusursuzdu.
Kalçasını kendi yörüngesinde hareket ettirirken gözlerin asla seyirciden ayırmıyordu. Dans ettikçe terden ıslanan saçları gözlerinin önüne düşüyor ve resmen seyirciye bir şölen sunuyordu.Şarkı sonlarına yaklaşırken, sarışın sahneden indi. Birkaç kez etrafında döndü ve Barış'ın önünde durdu. Ne oluyordu?
Bal'larını Barış'tan ayırmadan yavaşça eğildi, ellerini Barış'ın bacaklarına koydu.
Şarkını bittiği gibi doğruldu, seyircilere selam verdi.Barış, bunu her dansçının yapacağını biliyordu. Barış, bir dansçının onun önünde dans etmesinin onu etkileyecek bir şey olmadığını biliyordu. Barış, sıradan bir seyirci olduğunu biliyordu. Barış, alkol yüzünden kızardığını biliyordu.
"Altay, o çocuğu bulmalıyız."
***
umarim hosunuza gider, beklentilerinizi karsilamistir :(( <3333
![](https://img.wattpad.com/cover/373938209-288-k89079.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dancer.
FanfictionDüzenli müşterisi olduğu gece kulübüne gelen yeni dansçı Barış Alper'in dikkatini çekmişti. [BAİSM]