Çarşamba günü gelip çatmıştı. Günlerdir bu günü bekleyen Barış, iş yerine gelmeden önce duşunu almış, kıvırcık saçlarına köpük sürmüş ve ağzına bir naneli sakız atmıştı. En azından bu şekilde stres atabilirdi.
Bugün işlerini erkenden bitirmek istiyordu. Müteahhit firmayla olan toplantı bitiminde iş arkadaşlarına bugün erken çıkabileceklerini söyledi Barış. Herkes şaşırıp kalsa bile, kimse erken mesai bitimine hayır diyemezdi.
Saat 8'e birkaç saat kala güzel bir menü hazırlattı Barış. Odasının özel olarak tekrardan temizlenmesini istedi, birkaç güvenlik ve aşçı hariç iş yerinin boşaldığından emin oldu. Odasına koydurttuğu deniz kokulu tütsü yanmaya başlamıştı. Uzun süre sonra ilk defa birisi için bu kadar hazırlık yapıyordu. Babası, ofisini özel mülkiyeti olarak kullandığını duysa çok kızardı ama Barış'ın çok da umrunda değildi.
Deniz kokusu odayı sarmışken kahvesini yudumluyordu. Gergindi ama bunu belli etmek gibi bir niyeti yoktu. Son kez odadaki aynaya adımlayarak kendine baktı. Üstündeki koyu yeşil kumaş pantolonunun üstünde, beyaz v yaka bir t-shirt vardı. Boynunda duran künyesi ile birlikte, kolunda bir saati vardı. Saçlarını birkaç kez karıştırıp düzelttikten sonra artık hazır olduğuna emindi.
***
Taksiden inen İsmail gergindi. Karşısında duran şirkete baktı. Güvenliklere ne deyip içeri girecekti? "Oh merhaba, ben Barış Bey'e özel dans etmeye geldim de." Hayır hayır. "Ben Barış Bey'in özel misafiriyim."
Yok artık. Elbette böyle diyemezdi. Üstelik içeri girmekle iş bitmeyecekti ki. Nasıl odasını bulacaktı? Nasıl rahat edecekti? Ya gerçekten Barış'ın bahsettiği butona basmak zorunda kalsa ne yapmacaktı?İsmail oflayarak girişe doğru adımladı. Otomatik açılan kapıyla birlikte ışıklar gözlerini almaya başlamıştı. Birkaç güvenlik ve hademe hariç kimse görünmüyordu.
"İsminizi alabilir miyiz beyefendi?"
Girişte bekleyen cüsseli adam -güvenlik olmalıydı- ona seslendi.
"İsmail. İsmail Yüksek."
Güvenlik gülümseyerek baş salladı ve elini yolu gösterircesine uzattı.
"Barış Bey'e geldiğinizin haberini vereceğim. Lütfen yemekhaneye doğru geçin. Acıkmışsınızdır."
İsmail şaşkınlıkla bakakalmıştı. Yemek mi yemeliydi?
Yavaş yavaş ileri doğru adımlarken, katların ve odaların yazılı olduğu büyük giriş tabelasını gördü.
"Toplantı odası, lavabolar- evet. Yemekhane."
Giriş katın sonuna vardığında masaları görmesi ile beraber büyük kapıdan içeri girdi. İçerisi yemekhane olmasına rağmen lükstü. Siyah camlarla kaplı olan pencerelerden dışarıdaki trafik izlenebiliyordu.
"Hoşgeldin! Kendine oturacak bir yer seçtin mi?"
Ona seslenen kişiyle irkilen İsmail, sesin geldiği yöne döndü. Ona doğru bakan, elinde bir adet çay bulunan yaşlı kadın ona gülümseyerek bakıyordu.
"Aslında, daha seçmemiştim."
Yaşlı kadın başını salladı ve İsmail'in koluna girerek onu en uçtaki masaya sürüklemeye başladı.
"Söyle bakalım, ne yemek istersin?"
İsmail'i zorla oturturken konuşmuştu."Şey, ben aslında aç değilim... Hem neden buraya geldim ki? Barış'ın yanına çıkmalıydım..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dancer.
FanfictionDüzenli müşterisi olduğu gece kulübüne gelen yeni dansçı Barış Alper'in dikkatini çekmişti. [BAİSM]