Amir, asla yumuşayan anasının ardından bakarken, kızı bağışlayacağını düşünmüştü fakat anası dinlemeden çekip gitmişti. Efsun'un oynadığı çok kötü bir oyundu ama anası kabul etmezse bu evdeki kimse kabul etmezdi Efsun'u. Kimse gelin diye saymaz, saygı göstermezdi. Ne yapıp etmeli anasını ikna etmeliydi. Zor olacaktı ama yapacaktı.
Kızı, beraber kalacakları odaya evlenmeden geçmeyeceğini bildiği için, idareten bir odaya götürüp, geniş yatağa uzattı. Saçlarına öpücük koyarak aldığında hava sıcaklığı için klimayı açtı. Ağustos ayındalardı ve hava yanıyordu. Sıcaklamasın diye, fazla üşümeyeceği kadar açıp, hızla odadan çıktı.
Hızlı ve sert adımları avluyu buldu. İkinci kata doğrudan çıktı. Çocukken cıvıl cıvıl olan oda şimdi iç karartıcı ve klasik tarzda, geleneksel bir oda olarak döşenmişti. Çocukken bu odaya girdiğinde içi açılırdı fakat bu odaya artık girdiğinde içi kararıyordu.
Babası Süleyman Aladağ öldüğünden beri anası sanki kendini yaşayan bir ölü haline getirmişti ve odayı da canlı cenaze haline getirmişti. Cıvıl cıvıl olan oda, kasvetli ve iç karartıcıydı. Her geldiğinde bunaldığını hissediyordu.
Sertçe kapıyı açarak odaya girdi. Pencerenin önünde elleri arkasında dışarıyı izleyen anasına yaklaştı. Keskin bir sesle "Mezarını kazdığın kadın benim nişanlım, karım!" dedi.
Meryem Aladağ dönmedi arkasını. Dışarıyı izlemeye devam etti.
"Karın yangında öldü. Şimdide gömeceğiz," dedi sakince.
"Ana beni dinden imandan çıkarma. İnsanların yanında dediğin laflara bak," dedi Amir sinirle konuşarak.
"Kıyafetini kefen gibi hazırlattım," dedi anası.
Derin bir nefes aldı. Sinirlerine hakim olmak çok zordu. "Ana beni pişman etme geldiğime. Ne demek kefen? En mutlu günüm. Kursağımda bırakma sevincimi!"
Civan ve Alaşan kapı önünde dinliyordu. "Sıçtık ki ne sıçtık."
Alaşan dudağını dişleyerek başını iki yana salladı.
Meryem Aladağ arkasını hışımla döndü Amir'e. Bakışları sert ve keskindi. Gür bir sesle konuşmaya başladı. "Kefalet ödeyecek!"
Amir anlam vermeyerek battı. Ne kefaletinden bahsediyordu anası?
"Canı kadar değerli bir şey sunmalı," dedi anası.
Civan, "Canından başka neyi var mi?"diye sorarken, Amir'in kaşları çatılmıştı. "Ne istiyorsun?" diye sordu anasına.
Meryem Aladağ oğluna bir adım yaklaştı. "Bana bir söz verecek. Ne olduğu seni ilgilendirmez. Benimle onun arasında olacak."
Amir'in kaşları daha çok çatıldı. Cevapsız sorulardan nefret ederdi ve karşındaki anası, Meryem Aladağ'dı. Bilhassa öğrenmesi lazımdı cevabı. "Ne sözü ana?"
Fakat anası yine falso vermedi. Ters bir bakış attı. "Dedim ya. Benimle onun arasında. Kızım değil mi, madem kızın olarak gör, gelin görme dedin, insanın kızıyla arasında sırları olamaz mı?"
Sesli bir nefes verdi. "Hayde gel sarıl anana. Hepiniz burnumda tuttunuz. Civan'ım, Alaşan'ım, Amir'im,"
Amir ellerini beline koyarken, Alaşan sırıttı. Şimdiden iştahı açılmıştı bile onun. "Baklava yaptın mı kız?" Abisi ters bakış atınca dudağını yalamayı bıraktı.