- Bölüm 8 -

91 4 0
                                    

Multimedia - Dicle Özay

Yaklaşık bir haftadır her gün Utku'yu ziyarete geliyordum hastaneden çıkalı da bir haftaya yakın olmuştu zaten. Bugün de buradaydım. Kendi ellerimle yapmış olduğum tel şehriye çorbasını içirmeye çalışıyordum. Bu çorbanın özel bir gücünün olduğuna inanıyorum. Geçen yıl babaannemin yanına gittiğimde hasta olmuştum ve o da bana bu çorbayı pişirmişti. İçine de bolca limon sıkmıştı. İlk içişimde yüzümü ekşitsem de sonradan çok hoşuma gitmişti ve iki kase içmiştim. Sonra da kendimi gayet dinç hissetmiştim zaten. Ben o çorba sayesinde iyi olmuştum. Utku'da bu çorba sayesinde iyi olacaktı. Biliyorum.

" Dicle yeter , istemiyorum diyorum kızım ya zorlama."

" Hayır bu çorbayı içeceksin. Yoksa iyileşemezsin bak. " bunu söylerken dudağımı büzmüştüm ve küçük bir çocuk gibi söylemiştim. Bunu yapınca tatlı olduğumu düşünüyorum.

" Kızım yaşlı uydurma..... ". Lafını bitirmesine izin vermeden ağzına kaşığı sokmuştum. Böyle konuşursa çorbası soğuyacaktı ki ben bu çorbaya bir saat uğraşmıştım tekrar kaynatamazdım. Babasının uşağı değiliz sonuçta.

" Azra nerede? Hastaneden çıktığımdan beri hiç görmedim. Yoksa yurt dışına mı döndü ? "

Utku'nun sorusuyla kaşığı kaseye bırakıp kaseyi de masaya koydum. Utku uyandıktan sonra Azra hastaneden çıkıp eve gitmişti ve kendisini odasına kilitlemişti. Defalarca çıkarmaya çalışmıştım ama sürekli olarak ' Yalnız kalmak istiyorum.' diyerek başından savmıştı. Ben de iki gün önce çıkarma işlemimi bırakmıştım.

Utku'ya dönüp

" Hayır , bizim evde. Yalnız kalmak istiyormuş. " diye cevap verdim.

" Hmm , peki Ada nerede ? "

Bu soru sertçe yutkunmama sebep olmuştu.'Sevgilisi için kardeşlerini hiçe saydı.' Demek için ağzımı açtım ama söyleyememiştim. Sanırım bu durumu henüz kabullenemedim. Sonuçta o benim tek dert ortağımdı. Beni dinleyip , bana destek olan tek insandı. Herkesi hayatımdan çıkarırken o zorla yanımda kalmıştı. İyi ki de kalmıştı ama şimdi basit bir erkek yüzünden onca şeyi hiçe sayıyordu.

Utku'ya bu gerçeği söylemek istemiyordum. Zaten yeni bir travma atlattı. İkincisini yaşamasını istemem. Her ne kadar Ada'yla anlaşamıyor olsalar da ona değer verdiğini biliyordum.

" Tatile çıktı o. Sana da geçmiş olsun dileklerini iletmemi söyledi en kısa zamanda uğrayacakmış. " deyip zoraki bir gülümseme gönderdim Utku'ysa gözlerini devirip bir şeyler mırıldandı. Ağzından okuduğum kadarıyla ' aman ne güzel ' demişti.

Utku'nun uyandığı gün , o an , mutluluktan Çınar'a sarılmıştım ama Çınar öylece odun gibi durmayı tercih etmişti. Ne var yani bir kolunu belime dolasa. Her neyse zaten doktor kısa süre içerisinde odaya girebileceğimizi söylediğinde odaya doğru koşmuştum. Kapıdan geçmeden önce kafamı Çınar'a çevirdiğimde çoktan sırtını dönüp yürümeye başlamış olduğunu görmüştüm. İçeri girip 'Geçmiş olsun.' dese ölürdü sanki. Ayı.

Elimi tekrar Utku'ya içirmek için çorbaya uzattığımda kapının çalmasıyla çorbayı yerine koydum ve kapıya doğru ilerledim.

" Oh be kurtuldum şu iğrenç çorbadan. "

" Seni duydum. "

Kapıyı açtığımda Ada'yı hiç beklemiyordum açıkcası. Hem de sevgilisi olacak o şahısla.

Ada bana bir süre mahçup bir ifadeyle bakıp

" Şeyyy , Dicle ben o gün için gerçekten özür dilerim. Saçma davrandığımın farkına vardım ve gerçekten pişmanım lütfen affet beni." deyip sarıldı. Bu kadar iyi kalpli olmama nefret edip ben de kollarımı ona dolayıp 'Sorun değil.' dedim. Geri çekildiğimizde Koray da içeri girmişti. Kapıyı örtmek için yeltendiğimde içeri bir kişi daha girdi. Kim olduğuna bakmak için kafamı kaldırdığımda Çınar'la karşılaştım. Tamam bunu gerçekten beklemiyordum. Ada belki olabilir ama Çınar. Nereden çıktı bu çocuk?

Saflığın Gölgesinde -ASKIYA ALINDI-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin