- Bölüm 6 - Part 2 -

98 8 0
                                    

Multimedia - Dicle Özay

...........................

'' Yaa Azra hep beni ıslatmak zorunda mısın ? ''

'' Ne !! Senden başkasını tanımıyorum Utku malını ıslatmam Ada zaten gelmedi. ''

" Neyse ya tamam ben acıktım bişiler yiyelim "

Bugün okul ile birlikte pikniğe gelmiştik. Sevgili Ada Hanım gelmedi çünkü biricik sevgilisiyle buluştu. Rüzgar hayatına girdi gireli beni unuttu zaten. Ada gelmediği için ben de gelmeyecektim fakat Utku ve Azra'nın ısrarıyla gelmek zorunda kaldım. Aslında bakarsak eğlenceli geçiyordu. Su savaşı yaptık , yakan top oynadık , ip atladık vs.
'Müdürcüğümüz' de gelmişti ama birini alması gerektiğini söyleyip gitti. ' İnşallah geri gelmez' .

" Bu yediğim şeyin adı nedir mükemmel bir tadı var."

Azra'nın sorusuyla ona dönüp elindekine baktım ve gülümsedim elinde annemin çalışmazken bana yapmasını öğrettiği keki tutuyordu. Sanırım içinde ailemizin özel sırrı olan bi malzeme vardı. Kafamı Azra'ya çevirip

" Annemin öğrettiği bir kek. Beğendiysen sana da yapmasını öğretirim. "

O da ailemizden sayılır değil mi ?

" Sanırım ben yemesini daha çok seviyorum. "

Gülümsedim ve ben de elime bir kek alıp yemeye başladım. Aradan bir saat geçtiğinde Azra , Utku ve ben kahkahalarla gülüyor hale gelmiştik. Azra her ne kadar Utku'dan nefret ettiğini söylese de gayet iyi anlaşıyorlardı ve bence yakışıyorlardı da. Ben de Dicle'ysem bu ikisini birleştiririm.
Sayın müdürümüz gelmişti ama arabanın içinde biriyle iş görüşmesi yapıyormuş. Yani sanırım etraftakiler öyle söyledi en azından.

Utku'nun annemin bana öğrettiği keklerin dördünü birden ağzına sokup nefes alamamasıyla gülmeye başladık. O kadar komik duruyordu ki kıpkırmızı olmuştu. Bir şeyler söylemeye çalışıyordu ama etrafa kek saçmaktan başka hiçbir şey yapmıyordu. Azra'ya dönüp bir şeyler söylemesiyle Azra'nın da suratı kek olunca ben iyice gülmeye başladım. Artık gülen tek kişi ben olmuştum çünkü Azra ters ters Utku'ya bakıyordu. Bir süre onlar bakıştıktan sonra Utku ağzındaki keklerle 'aaaaa' diyerek kaçmaya başladı ve Azra da peşinden kovaladı. Dışarıdan bakınca çok tatlı görünüyorlardı.
Onlar kovalaşırken önümdeki meyve suyuna uzandım ve bir yudum aldım. Sonra kalkıp üzerimdeki kek kırıntılarını silkeledim. Bir yandan da yürümeye başladım Utku'yu durdursam iyi olacaktı.
Silkelemem ve yürümem yarıda kesilmişti çünkü kocaman bir gövdeye çarpmıştım. Ben 'ah' diye yakınırken başımı tutuyordum. Kafamı kaldırıp kime çarptığıma bakacağım sırada karşımdaki kişi -saf- deyince 'hah' diye bi ses çıkarıp kafamı kaldırdım ve gördüğüm kişiyle mal mal baktım. Gördüğüm kişi beni bir aptal olarak gören müdürümüzün oğlu Çınar'dı. Bakışmadaki bir kaç saliseden sonra böyle bakmamam gerektiğini düşündüm sonuçta en son beni aşağılamıştı değil mi ?

" Önümde ne işin var senin çekilseydin çarpışmazdık. "

Evet bence güzel bi cevap vermiştim.

" Gerçekten safsın ben çekilseydim - bir adım yana kayıp - bu direğe çarpmış olacaktın. " Deyip bana karşı aşağılayıcı bir bakış attı.

Bu bakışlar altında ezilmeyecektim tabikide.

" Sana çarpmaktansa direğe çarpmayı yeğlerim kas öküzü. "

Kas öküzü mü ciddi misin Dicle?

" Kas öküzü mü - kahkaha atıp ki bu kahkaha eğlenceden çok uzaktı - bana böyle hitap edemezsin küçük aptal." diyerek çok ters bi bakış atıp yoluna devam etti.

Saflığın Gölgesinde -ASKIYA ALINDI-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin