All I Wanted Was You.

89 9 0
                                    

8 Haziran 2014

Abimden öğrendiğim haberlere göre Charles'ın birkaç arkadaşı daha gelecekmiş. Ben daha Leclerc kardeşlerle düzgün anlaşamıyorum arkadaşlarıyla nasıl anlaşayım! Mutfağa saklanmış ve herkesten uzak bir köşede oturuyordum. Okuduğum kitabın en heyecanlı yerine geçmiştim ki mutfak kapısında duyduğum tıkırtı ile başımı kaldırdım. Tam da öpüşeceklerdi!
"Gerçekten burada mı saklanıyorsun Bronie?"
"Sende mi davetlisin Gasly?" Yanıma geldi ve kısa bir sarılma faslından sonra yanağıma ıslak bir öpücük bıraktı. En nefret ettiğim öpme biçimi.
"İğrençsin."
"Bende seni seviyorum Belle." Kıkırdadım ve omzuna hafif bir yumruk attım.
"Charles'ın yakın bir arkadaşı geliyormuş haberin var mı?" Başımı kitabımdan kaldırdım ve kitabı hışımla kapattım.
"Ne arkadaşı? Ne yakını?" Tanrım lütfen kız arkadaşı olmasın lütfen kız arkadaşı olmasın.
"Sanırım çok çok yakın bir arkadaşı geliyormuş. Anlarsın ya." Gözlerimi kırpıştırdım, o an zaman benim için adeta durmuştu. Mal gibi kalmıştım.
"Çok çok yakın arkadaşı derken? Sevgili gibi mi?" Uzun süre gözlerim açık bir şekilde kalmış olmalıyım ki Pierre elini beni hipnozdan uyandırmak ister gibi salladı.
"İyi misin? Duvara gözünü kırpmadan baktığın için korkmaya başladım Anna." Aklımdaki birbirine girmiş düşünceleri silkeledim ve kendime gelmek için gözlerimi sıkıca yumdum. Kirpiklerim birbirine yapışmış gibiydi.
"Sen bu yakın arkadaş olayına dön." Sert ses tonum kafasını karıştırmış olmalı ki bir anda teslim oluyormuş gibi ellerini havaya kaldırdı. Kıkırdadım ve bacaklarımı yanıma çektiğim sandalyeye uzattım.
"Yani flörtü gibi bir şey. Kızın adı Alexandra, buraya İtalya'dan taşınmışlar. Sanat tarihi mi ne okumak istiyormuş." Siktir! Tam anlamıyla siktir!
"Flört mü? Yani sevgililiğin önceki adımı olan flört mü?"
"Bella neyin var senin cidden? Yoksa kıskandın mı?" Kendimi tutamadım ve utancımı kapatmak için büyük bir kahkaha attım.
"Çok mu belli oluyor?" Sessizce fısıldadım.
"Tabii ki belli oluyor. Ona körkütük aşık olduğunu bu kadar belli etme. Ayrıca o kızla sadece flört kalacaklarına da eminim. O kız Charles'ın tipi bile değil." Charles'ın hoşlandığı tip neydi ki?
"Ona körkütük aşık değilim bu bir. O kızla ne olacaklarını daha bilmiyoruz bu iki. Charles'ın hoşlandığı tipleri kendisi bile bilmiyor bu da üç."
"Charles'ın tipini kendisi bilmese de ben biliyorum. Onun tipi sensin ama o bunu henüz bilmiyor."
"Bana saçma kelime oyunları yapma ve sadede gel."
"Hemen geliyorum. O bir gerizekalı, ilgisini çekiyorsun fakat seni sadece yakın arkadaşının küçük kız kardeşi olarak görüyor. Onun bu fikrini değiştirmelisin, kendini bu küçük kız kardeş kalıbından çıkarmalısın. Ondan hoşlandığını da bu kadar belli etme." O benden hoşlanıyordu ama o zamanlar ben ondan hoşlanmıyordum. Şimdi ise işler değişmişti.
"Tamam. Hoşlandığını belli etme, ulaşılmaz ol, fikir değiştir. Hepsine tamam. Deneyeceğim. Sadece, bilemiyorum. Madem o kızla flört ediyor, benim yerime onu seçmez mi?"
"Er geç seni seçecek, güven bana. Bunun için beraber çalışacağız." Bende ona güvendim, başımı salladım ve konuyu kapattık. Kitabımı tezgaha bıraktım ve Pierre'in mutfaktan çıkmasını gözlerimle takip ettim. Cidden benden vazgeçmiş miydi yoksa bu sadece beni kıskandırmak için yapılan basit bir oyun muydu? Bu sorulara verilebilecek bir cevabım ne yazık ki yoktu. Tek bildiğim şey Charles'ın artık benden bir miktar bile hoşlanmadığı. Kitabımı geniş tezgaha bırakarak mutfaktan çıktım ve arkadaşlarımı bulabilmek umuduyla yatı turladım. Herve amca erkekleri yanına toplamış, onlara her yaz yaptığı ve asla ama asla bıkmadığı yatı öğrenme testlerinden yapıyordu. Orta yaşlı adam başını kaldırdı ve merdivenlerden yukarı çıkan bana seslendi.
"Bize katılmak ister misin Anna? Eğer Charles sorduğum sorulara biraz daha yanlış cevap verirse delireceğim." Charles babasına şaşkınca baktı ve elindeki haritayı geri katlayıp haki yeşili şortunun cebine koydu.
"Evet buraya gelsen iyi olur Anna çünkü babamın sorularından ciddi anlamda sıkılmaya başladım. Kendimi boğazlayasım var." Beni yanına mı çağırmıştı o? Yatın ahşap merdivenlerinden hızlıca çıkıp Charles'ın sağına geçtim. Hava hafif rüzgarlıydı ve şimdiden üşümeye başlamıştım. Tanrım akşamı düşünemiyorum bile. Ayrıca buraya geldiğimizden beri onunla baş başa kalmak için fırsat kollamıştım fakat bu fırsat hiç ayağıma gelmemişti. Bir de bunun üstüne biriyle flört ettiğini öğrenmiştim! Kalbime binlerce hançer saplandı arkadaşlar, bu acıyı sadece böyle açıklayabilirim. Herve amca, Charles yerine bana Charles'ın bilemediği soruları sorduğunda hafızamda kalanları zorlanmadan sıraladım.
"Güzel, güzel. Charles Anna'dan ders almaya ne dersin oğlum? Hepsine doğru cevap verdi." Charles bıkkınca ciğerlerine doldurduğu nefesi bıraktı ve yemyeşil gözlerini tam zıttı mavi gözlerime dikti. Güvertedeki herkes uzaklaştı, Anna ve Charles'ı baş başa bıraktılar.
"Vay be, babamı etkilemeyi başardın. Bunu nasıl yaptın hiçbir fikrim yok ama sana öğrettiği şeyleri hatırlamandan gurur duydu. Eminim kendisini bir öğretmen gibi hissediyordur." Ben ise hala Charles'a bakıyordum. Ne demeye çalıştığını anlamaya çalışıyordum. Sanki, sanki dedikleri bir kulağımdan girip diğer kulağımdan çıkıyordu ve ben söylediklerini bir türlü algılayamıyordum. Niye onun yanında bu kadar geriliyorum ki?
"Ben babanın dediklerini dinlediğim için bunları hatırlıyorum, senin aksine." Charles daha fazla kendini tutamadı ve gülmeye başladı.
"Dişli çıktın Cherié, sakin ol. Bende seninle gurur duydum. Bunu ciddiye alman çok tatlı. Aferin."
"Benimle gurur duymana ihtiyacım yok ama sağ ol." Yine de yanaklarım kızardı, bu kızarmayı ne olursa olsun engelleyemiyordum. Saçlarımı ve üstümü düzelttikten sonra Charles'a seslendim.
"Senin bu yakın arkadaşın gelmeyecek mi?"
"Hangi yakın arkadaşım?" Charles bir süre Anna'ya baktı ve kızın ne dediğini kafasında tekrarladı. Anna ise bıkkınca ofladı.
"O kız işte. Alexandra mıydı neydi adı." Tanrım ne olur gelmiyor desin ne olur.
"Geliyor. Hatta geldi bile." Bizim yata girdiğimiz yerde birkaç kız duruyordu. Charles beni yalnız bırakıp onların yanına ilerledi. Charles ortada duran sarışın kıza ilerledi, bu o kız olmalıydı.
"Hoş geldiniz kızlar, sende hoş geldin Alexandra. Çok güzel olmuşsun." Kusacağım. Charles'ın yanına ilerledim ve omzuna dirseğimi yasladıktan sonra kulağına eğildim.
"Flört etmeyi hiç ama hiç beceremiyorsun, biliyorsun değil mi?" Aslında onunla şu an ben flört ediyordum fakat o yine bunu anlamıyordu. Her zamanki gibi.
"Ben gayet de güzel flört ediyorum, asıl flört edemeyen sensin. Neydi o geçen gittiğimiz restorandaki çocuğun adı. Lucas mıydı?" Jake ile okuldan tanışıyorduk ve hafta sonu kahve içmeye gitmiştik.
"Adı Jake, ayrıca ben gayet de güzel flört ediyordum, uydurma." Alexandra'nın hala karşımızda olduğunu unutmuştum. Biz burada birbirimizle, umarım birbirimizle, flört ediyoruz o da karşımızda durmuş bizi dinliyor. Alexandra Charles'ın koluna girip onunla beraber uzaklaştı, böylece kimin kime ait olduğunu da göstermiş oldu ve ben her zamanki gibi yine yalnız kaldım. Beni ne zaman görecekti? Onu unutmaya çalışıyordum, başkalarıyla görüşüyordum fakat bu onu unutmamı sağlamıyordu. Bu tanıştığım insanlardaki kusurları tek tek bulmamı sağlıyordu fakat onda bir kusur yoktu. Onda kusurun K'sini bile bulamazdınız. O... O kadar muhteşemdi ki, bazen onu konuştuğum erkeklerin yerine bile koyduğum oluyordu ve bunu yapmamam gerektiğinin de gayet bilincindeydim. İyi değildim, o benim olana kadar da iyi olamayacaktım...

 İyi değildim, o benim olana kadar da iyi olamayacaktım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Babydoll || Charles LeclercHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin