Take Me Back To The Night We Met.

50 5 0
                                    

2 Mayıs 2022

Arabadan indikten sonra vale için kapıyı açık bıraktım. Laura arabadan seke seke indi ve koluma girdi. Barın dışı sigara içen insanlarla doluydu. Siyah mermer kapıdan geçtik ve büyük ışıklandırmalı odaya adımımızı attık. Etrafta dans eden, içki içen insanlar, mor-turuncu ışıklandırmalardan oluşan bu büyük salonun ortasında dans ediyorlardı. Salonun en üstünde büyük bir dj kabini, kabinin içinde de muz desenli şapkasıyla duran bir adam vardı. Kenardan bir kadın yanımıza geldi.Bize gülümsedi ve elindeki telefona kısa bir süre baktı.
"Hoş geldiniz Bayan Bronie ve Bayan Stark. Size masanızı göstermemizi ister misiniz? Birkaç arkadaşınız geldiler, sizleri bekliyorlar. Size masanıza kadar eşlik ederken bizden istediğiniz bir şeyler var mı? İçecek veya yiyecek?" Önce yanımıza yaklaştı ve paltolumuzu almak için elini uzattı. Paltomuzu aldıktan sonra yanındaki gömlekli çocuğa döndü ve paltoları götürmesini söyledi. İçki işini Laura'ya bıraktım çünkü o bu konuda cidden iyiydi.
"Cin tonik alabiliriz." Anlaşıldı ki bir saate kalmadan ikimiz de çakırkeyif olacağız. Isabel, yakasına iliştirilmiş kartta bu isim yazıyordu, çocukların oturduğu locaya kadar bize eşlik etti.
"Hey işte kraliçemiz de geldi. Hoş geldin Bella." Hepsi sanki anlaşıp giyinmişlerdi. Max hariç.
"Vay be. Aynı yerde bu kadar beyaz gömlekli adam görmeyeli uzun zaman olmuştu." Pierre hemen atladı.
"Sakın nereden bildiğini sormayın." Kika kıkırdadı ve beni kucaklaşmaya boğdu.
"Hoş geldin hayatım. Pierre'i uyarmıştım fakat çok gıcık bir insan olduğu için beni dinlemedi." Kika mükemmel bir insandı. Kelimenin tam anlamıyla. Kahverengi upuzun saçları ve kahverengi gözleri, herkesin kıskandığı o bronz tene sahipti. Lily ile daha önceden takipleşiyorduk ama Luisinha ile daha önce karşılaşmamıştım. Lando olaya el atıp bizi tanıştırmaya karar verdi.
"Bu benim kız arkadaşım Lu. Bu da Annabelle. Bizim biricik F1 kraliçemiz." Lu gülümsedi ve uzattığım elime baktı. Elimi es geçip bana sıcacık bir sarılma verdikten sonra George da kız arkadaşı Carmen'i tanıştırdı. Kendimi bir an için güzellik yarışmasında gibi hissettim çünkü bütün kızlar ya mankendi ya da sosyal medya ile ilgileniyorlardı. Erkeklerin hepsi önce beni tebrik etti ve yarışın şerefine bir viski söylediler. Sohbet ilerledikçe yeni insanlar bize katılıyor, etrafımızdaki insan sayısı gittikçe artıyordu. Bu sırada bitirdiğimiz bardaklar da masayı hızla dolduruyordu. Saçımı düzeltmek için arkamı döndüğüm sırada içeri giren çifte gözlerimi diktim. Yavaş yavaş bize yaklaştılar ve selam verdikten sonra koltuğa oturdular. Yan yana oturdular.
"Biliyorum çok geç kaldık fakat acayip bir trafik vardı." Bir de trafik varmış gibi davranıyordu. Biz hiç anlamadık sanki sizin arabada yiyişmekten gelemediğinizi! Sil şu dudağındaki lanet ruju! Baş parmağımı kemirmeye başladım fakat elime vurulması ile bunu hemen kestim. Soluma döndüm ve Kika'nın bana kaşları çatık bir şekilde baktığını fark ettim.
"Gerilmeyi kes ve onları umursama. Sadece bu gecelik senden kavga etmemeni istiyorum, tamam mı?" Başımı salladım ve onların geçen hafta aldıkları elbise hakkında konuşmalarını dinlemeye başladım. Karşımdaki sarmaş dolaş çifti umursamayacaktım. Bu gayet normal bir şeydi, onlar sevgiliydi ve benim kıskanmam kesinlikle saçmaydı. Onu istemiyorum diye tekrar ettim içimden. Bu yalana kendimi en başından beri inandırmaya çalışıyordum. Lily hepimize telefonundan elbisenin fotoğrafını gösterdi. Yarıştan önce Kika ile yaptığımız kısa alışverişten aldığım elbise aklıma geldi ve konuşmaya başladım.
"Geçtiğimiz hafta Kika'yla birlikte alışverişe gittiğimiz zaman aldığım bir elbise vardı. Su yeşili kısa bir elbise ama göğüz dekoltesi çok tatlı duruyor. Belki bir dahaki görüşmemizde giyerim, görmüş olursunuz." Topluca-erkekler olmadan- bir buluşma ayarlamaya çalıştık ve yarın sabah kahvaltı yapmaya karar verdik.
"Kızlar çok iyi anlaştı. Biz resmen dama atıldık değil mi Pierre?" Pierre omuz silkti fakat konuşmaktan da geri kalmadı. Ben ise kokteylimin pipetiyle oynamaya devam ettim. Ya da onun delici bakışlarından kaçmaya devam ettim.
"Kika ve Anna tanıştıklarından beri dama atılıyorum zaten. Yıllar sonra karşı karşıya gelmiş kardeş gibiler. Birbirlerinin yanından ayrılmıyorlar.
"Hey hiç de öyle değil! Seninle de çok vakit geçiriyorum." Dedi Kika.
"Tamam hayatım sen haklısın." Konuyu hızlıca kapattılar ve Pierre Kika'nın yanağına bir öpücük kondurdu. Alexandra konuşmaya devam etmesine rağmen kimse onu dinliyor gibi durmuyordu.
"-Daha sonra Ferrari garajına geri döndük ve yarışı izledik. Çok güzel bir yarış değil miydi sizce de. Bence efsane bir yarıştı." Sanırım Lu ve Carmen de Alexandra'dan hoşlanmıyordu. Lu bana yaklaşıp Alexandra'ya ne kadar katlanamadığından bahsetti.
Saatin iyice ilerlemesinden ve dans etmekten bitap düştüğümüz için çocuklar sevgililerini eve bırakmaya karar verdiler. Çantamı ve Laura'yı koluma taktıktan sonra Lando'nun arkasından bizde dışarı çıktık. Montumu unuttuğumu dışarı çıktığımızda fark ettim. Valeden arabalarımızı beklerken Laura yanımdan ayrıldı.
"Sizi de bırakmamızı ister misin Cherié?" Charles gece boyunca benimle ilk defa konuşuyordu. Arkasındaki siyah Ferrari'ye hafifçe eğilip baktıktan sonra doğruldum ve kollarımı kendime doladım. Alexandra çoktan ön koltuğa oturmuş bana dik dik bakmakla meşguldü.
"Hayır sağ ol. Kendi arabamla geldim." Bozuldu fakat aldırış etmeden bana yaklaştı.
"İkiniz de sarhoşsunuz. Bu halde tek başınıza gitmenize göz yumamam." Görüşüm bulanıklaştı. Etrafa baktım, Laura köşedeki çöp kutusuna kusuyordu. Haklıydı, bu halde araba kullanmayı bırakın başkasının yardımı olmadan arabaya binemezdik bile. Buna rağmen o arabaya binmek istemiyordum.
"Onları ben bırakırım." Dedi biri. Sese döndüğümde Charles'ın takım arkadaşı Carlos hemen arkamda duruyordu.
"Peki o zaman." Dedi Charles ve kendi arabasına binip hızla gitti.
"Teşekkür ederim." Dedim Carlos'a bakıp. Gülümsedi ve önce çöp kutusuna kusmaya devam eden arkadaşımı arka koltuğa oturttu. Daha sonra ön kapıyı açıp oturmamı bekledi. Kemerimi takıp arabayı çalıştırdı. Gözlerim kendiliğinden kapanıyordu, bir süre sonra hissettiğim soğuklukla gözlerimi açtım.
"Bütün yol boyunca uyudum mu?" Aklıma gelen ilk soru buydu. Başını salladı ve beni adeta bir bebekmişim gibi arabadan çıkarttı.
"Evet bütün yol boyunca uyudun. Laura'yı oteline bıraktım. Onunla kardeşi ilgilenecek. Sana seslendim fakat sen uyanmayınca uykunu bölmemeye karar verdim."
"Keşke uykumu bölseydin. En azından Laura'ya veda ederdim." Arabanın kapısı hala açıktı. Bana yaklaşıp açık olan kapıyı kapattı ve kolunu uzattı.
"Söylediğin şeyleri algılayamayacak kadar sarhoştu. Hatta bir ara bana hakaretler de etmeye başladı." Dedi gülerek. Tanrım! Alnımı ovuşturup gözlerimi kapattım. Hiçbirini hatırlamıyordum. Elimi aldı ve kolundan geçirdi. Otele gelmiştik, çantamdan oda kartını aldı. Lobiye girdiğimiz gibi yüzüme ve çıplak omzuma vuran soğuk klima ile dudaklarım titredi. Vücudu çok sıcaktı. Ceketini üstünden çıkarıp omuzlarıma koydu. Lobiyi geçip sola döndük ve asansöre ilerledik. Düğmeye bastıktan sonra önümüzde kapıları açılan asansöre bindik. İkimiz de susuyorduk. Beşinci kata bastıktan sonra aynada kendimi inceledim. Maskaram kirpiklerim dışında her yerdeydi. Allığımı havadan yalvararak geri istiyordum. Rujumdan ise bahsetmek istemiyorum. Saçlarım darmadağınıktı ve kolyemdeki melek figürü gözükmüyordu. Eteğim iyice yukarı çıkmıştı. Asansörün ding sesinden sonra durmasıyla açılan kapıdan çıktık. Odamı bulduktan sonra omuzlarımdaki ceketini alıp ona uzattım. Ceketi eline aldı.
"Kendi başına olabileceğine emin misin? Kapıyı kapattığın an yere yığılacakmışsın gibi bir izlenim veriyorsun." Kapıyı açık tutmak için omuzumu yasladım.
"Belki bayılırım belki bayılmam. Hiç belli olmaz." Kelimeleri yuvarlayarak ve uzatarak söylüyordum. Konuşurken kollarımı havaya kaldırdım ve sağa sola sallanmaya başladım. Adımlarım birbirine karıştı ve bir saniye sonra kendimi düşmemek için ona tutunurken buldum. Tek hareketiyle beni kucağına alıp odanın kapısını arkamızdan kapattı. Bedenimi serin beyaz nevresimlerin üstüne bıraktı.
"Bu parti elbisesini çıkarıp makyajımı da temizlemem gerekiyor. Ayrıca dişlerimi de fırçalamalıyım." Başını salladı ve dolaba ilerleyip pijamalarımı yatağın üstüne bıraktı.
"Sen giyin, ben banyodan makyaj temizleme suyunu alacağım." Hızlıca elbisemi üstümden çıkarıp pijamamın şortunu bacaklarımdan geçirdim. Gömleğin yakasını da düzelttikten sonra topuklu ayakkabılarımı çıkardım. Carlos'a işimin bittiğini söyledim. Koyu kahve perdeler kapalıydı dolayısıyla da oda karanlıktı. Elbisemi karşıdaki koltuğa fırlattım ve sırtımı yatağa yasladım. Banyodan elinde makyaj suyu ve pamukla çıkıp yanıma oturdu.
"Benimle ilgilenmene gerek olmadığını biliyorsun değil mi?" Makyaj suyunu pamuğa döktü ve pamuğu yüzümde gezdirmeye başladı. Önce yanaklarımdaki allık kalıntılarını temizledi. Yeni bir pamuk aldıktan sonra kirpiklerimdeki ürünü sildi.
"Makyajını temizlerken uyuya kalmaman için yanında ben varım işte." Ayağa kalkıp pamukları çöp kutusuna attı. Daha sonra ayağa kalkmama yardım etti.
"Sırada diş fırçalama maratonu!" Kıkırdadım fakat başıma giren yeni ağrıyla hemen sustum. Banyoya girdik, kenardaki diş fırçamı aldıktan sonra fırçanın üstüne diş macunumdan sürdü. Bir eliyle arkadan saçlarımı tutarken diğer eliyle de fırçayı dişlerimde dolaştırdı. Benimle bir babanın kızıyla ilgilendiği gibi ilgileniyordu. O sırada geçen sene ölen babamı hatırladım. Zihnim hemen babamla anılarımı gözümün önüne serdi. Ağzımı çalkaladım ve başımı kaldırdım. Daha sonra beni geri yatağıma götürdü ve ben uyku sersemiyken üstümü örtüp kapıdan çıktı.
"Gitme..." diye fısıldadım arkasından ama o beni duymadı.

" diye fısıldadım arkasından ama o beni duymadı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Babydoll || Charles LeclercHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin