☆"Kalktım işte, sabahın köründe hazırlanıyorum, çıkacağım birazdan." Dün gece şirketten gelen mesaj ile sabah ekiple beraber antrenmana gideceğimi öğrenmiştim.
Sabahın 6'sında kalkıp koşturmaya çıkıyorlardı, şaka gibi. Benim yattığım saatte adamlar çalışmaya başlıyordu.
Dünyalarımız çok farklıydı.
"İyi, sen çık o zaman. Ben de bara geçiyorum, bu akşam konser var, ona hazırlanacağız İlayda'yla."
"Ben de diyorum, nasıl bu saatte kalkabildiniz?" Telefonun diğer ucundaki İrem'in yeni uyanmış boğuk sesinden tam ayılamadığını anlamıştım.
"Neyse, kapattım. Hadi, işim gücüm var." Daha cevap veremeden İrem çoktan yüzüme kapatmıştı bile.
Abla kardeş aynılar. Ben nerden buldum bunları ya?
Fransa'da hava çok değişikti. Bir gün ateş gibi oluyordu, diğer gün fırtına çıkıyordu. Bugün tam ikisinin arası gibiydi ama yine de tedbir amaçlı kahverengi blazer bir ceket aldım yanıma.
Tam çıkmak için kapıya adımlarken çalması da bir olmuştu. Kısa sürede kapıyı açıp, çok sevdiğim yan komşumu sabahın köründe olabilecek en mutlu yüz ifademle karşıladım.
"Buyur, Barışçım."
"Hanfendimizin süslenmesi bittiyse teşrif etmek isterler mi acaba?" Göz devirdim.
"Süslendiğim falan yok."
"Belli. Seni bekliyor herkes, hadi."
Kapıyı açık bırakıp, yatağın üstüne bıraktığım ceketi ve telefonu alıp odadan çıktım.
"Demek bezdun ha?" Barış'ın sırıtarak söylediği cümleye gülmeden edemedim.
"He, bezdum Barış. Arada şiven kayıyor, fark etmiyorsun bile."
Göğsünü gere gere konuştu. "Rizeliyim ben, Rizeli. Dağların kralı, sahaların aslanı Barış Alper Yılmaz'ım."
Boş gözlerle Barış'ı izlerken, gerçekten çocuk gibi olduğunu sayfaya yazdığım için kendimle gurur duyuyordum.
"Ne bakıyorsun, bakma öyle çipil çipil."
"Baktığım falan yok, yürü hadi."
Önden önden yürürken kıyafetleri dikkatimi çekmişti.
"Sen üşümüyor musun ya, sıfır kollu şortla falan?"
"Anlatamadım galiba."
Önümde durdu ve kolundaki çantayı düşmemesi için düzeltti.
"Rizeliyim ben, kızım."
Deli midir nedir? Anladık Rizelisin ama insan değilsin.
Barış kendini öve öve biteremezken bir yandan servise doğru yürüyorduk.
-☆
"Öyle işte bu şekilde mesleğimi seçtim, ya sen?" Sakatlığından dolayı öbürleri antrenman yaparken Icardi ile stadda oturuyorduk. Bana bu mesleği nasıl seçtiğimi sormuştu ama Türkçeyi anlamadığını unutup bir saat falan kendi kendime konuştum.
Bön bön bana bakıyordu suratımda.
"Ben anlamaya çalışıyor seni ama, sen çok hızlı konuşuyor"
"Ay aman, boşver. Çok da önemli değil."
"Mauro!"
Icardi'yi özel antrenman için çağırmışlardı. Beni anlamıyor olsa bile dedikodu arkadaşımı çaldılar. Koca stadda oturmuş, sağa sola koşturan adamları izliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Impossible ☆ Barış Alper Yılmaz
FanfictionI'd burn this world for you. Just hear you calling out my name ★ 𓈒 ⊹ Karşımda ki koltuğa oturmuş düşünceli gözleri ile bana kenetlenmişti. "Ben seninle ne yapacağım be yavrum." Derin bir iç çekip yavaş adımlarla yanıma geldi. Rüzgar gibi e...