☆
Barış'tan
"Ben sana gelme demedim mi lan? Sana iki günlük izin verdim, ne diye bugün de geliyorsun? Barış, kendini topladın topladın, toplamadın ilk 11'e çıkamayacaksın. Ne yapıyorsan yap ama kendine gel. Bu şekilde devam edeceksen, benim takımımda yerin yok."
Başım öne eğik bir şekilde Okan Hoca'nın sözünün bitmesini bekliyordum. Bir haftadır kendimde değildim. Kafam çok dağınıktı. Söylediklerinin bir tanesi bile haksız değildi, hatamı kabul ediyordum.
"Beni dinliyor musun lan?" Sessizce kafamı salladım. Eliyle çık işareti yapmasıyla kendimi hemen dışarı attım.
"Kral, noldu ne dedi?"
"Berkan, bir dur amına koyayım ya." Hepsi başıma toplanmış soru sorup duruyorlardı. Kendi derdim yetmiyormuş gibi bir de size mi açıklama yapayım.
Yerde kıvranan Kerem'e göz ucuyla baktım. Aramız her ne kadar bozuk olsa da yanına gittim.
"Kusura bakma." Kalkması için elimi uzattım. O ise beni reddedip kendi kalkmayı tercih etti. Benim aksime, Kerem kinci birisiydi. Aramızdaki olay taraftar açısından basit gözükse de, Kerem biraz fazla kafaya takıyordu.
"Eyvallah." Kerem, ellerine bulaşmış çimen ve toprak tanelerini üzerine silerken yanımdan geçip gitti. Topu almaya çalışırken omuz atmamla yere düşürmüştüm kendisini. Büyük ihtimal kafasında kurup bilerek yaptığımı falan düşünecekti.
Son bir haftadır takım arkadaşlarımın sakatlanmasına sebep oluyordum. Kaan Abi benim yüzümden ilk 11'de oynayamamıştı. Her ne kadar sorun yok dese de sorun vardı.
Dün Yunus acile gitmişti, bugün ise Kerem'i yedeğe aldılar. Belki de onlar için takımda olmamam daha iyi bir olanaktı.
-☆
Derin bir nefes alıp motorumdan inip kaskımı çıkardım. Bir anlığına gökyüzüne baktım. Havada bir serinlik vardı ama bir o kadar da sıcaktı ve sıcak havada motor sürmek hiç çekilmiyordu.
Aklıma Asel'in motorum için çocukça heves diyip beni azarlaması gelince gülümsemeden edemedim. Onun yanında ister istemez kendimi salıyorum, tuhaf duygularıma engel olamıyordum. Bir şeyler oluyordu bana ama asla anlam veremiyordum.
Motordan inip deri ceketimi düzelttim. Kaskı elime aldım ve yavaş adımlarla kapıya doğru ilerledim. Henüz köşeyi dönmeden göz ucuyla yere çömelmiş bir beden fark ettim.
Asel, sırtını duvara yaslamış, dizlerini karnına çekmiş bir şekilde oturuyordu. Dikkatli baktığımda yanında bir yavru kedinin onun elleriyle oynadığını fark ettim.
Kediyi yumuşak hareketlerle seviyor, parmaklarını tüylerinin arasında nazikçe gezdiriyordu. Yüzündeki ufak gülümseme, benim de gülümsememe sebep oldu.
"Annemm, minnacık şeysin, seni niye dışarıda bırakmışlar?" Asel, kediyi avuç içine alıp kucağına yerleştirirken dudaklarını büzüp imalı bir ses tonu ile kediye karşı konuşuyordu.
"Kötü bir otel, değil mi? Ben de hiç sevmedim. Gereksiz büyük yapmışlar, kaybolup duruyorum ya. Sen de kayboldun, değil mi? Senin annen nerede acaba?" Birkaç saniye ciddi ciddi düşünüp söylediği şeye gülmemek için elimle ağzımı kapattım.
"Bana bak, yerim seni ha." yalandan ısırıyormuş gibi yapıyordu. Kedi de sanki bunu anlıyormuş gibi o da onu ısırmaya çalışıyordu.
Beni fark etmiş olacak ki kafasını kaldırıp göz göze gelmemizi sağladı. Şaşkın bakışlarıyla yüzünde de minik bir sırıtış vardı. Birkaç adımda yanına vardım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Impossible ☆ Barış Alper Yılmaz
Fiksi PenggemarI'd burn this world for you. Just hear you calling out my name ★ 𓈒 ⊹ Karşımda ki koltuğa oturmuş düşünceli gözleri ile bana kenetlenmişti. "Ben seninle ne yapacağım be yavrum." Derin bir iç çekip yavaş adımlarla yanıma geldi. Rüzgar gibi e...