☆Sabah 6'dan öğlen 11'e kadar gezmiştik. Güzel bir tatlıcıda durup tatlı yiyip fotoğraflarını bile çekmiştik. Genç liseli sevgililerden hiçbir farkımız yoktu. Neyse ki lisede hiç sevgilim olmamıştı, bu anlarımı şimdi yaşayabiliyordum.
İçimde Barış'a karşı henüz bir duygu beslemiyordum. Ama yaptığı hareketler, bana gösterdiği ilgiyi daha önce kimseden almamıştım. Belki de sadece ilgisini seviyordum. Bunları düşünmek için yanlış bir zaman olduğunu fark edip, heyecanla etrafı izleyen Barış'a baktım.
Hava gittikçe kararıyordu. Güneşin batmasıyla havada kızılımsı bir renk vardı. Barış'ın gözleri, güneş ışıklarının yaydığı kızılımsı renkte, sanki yeterince güzel değilmiş gibi daha da güzel gözüküyorlardı. Değişik bir göz rengi vardı. Fotoğraflardan gördüğüm zaman kahverengi deyip geçiyordum fakat asla kahverengi değildi.
"Tamam, ben de az karizma adam değilim ama yedin yuttun be kızım ya." Eşek herif, iki dakika incelemeye gelmiyordu.
Barış bana çoğu turistik mekanı tanıttıktan sonra, saat 6'dan beri gezdiğimizi varsayarsak, tam anlamıyla yorgunluktan ölüyorduk.
"Şuraya oturalım, manzarası güzel baya." dedi. Gösterdiği yer, nehrin ortasında, sağı ve solu dükkanlar olan, üst geçit gibi bir köprüydü.
"Sabahtan beri soracağım, unutuyorum." dediğimde, Barış anında gözlerini bana çevirdi. Dudaklarını birbirine bastırmış, kaşlarını da yukarı kaldırmıştı.
Bu adam, dikkatimin dağılması için elinden gelen her şeyi yapıyordu sanki.
"Antrenmanın vardı bugün. Hadi, tatil oldu falan diyelim, ama niye benimle dışarı çıktın?" Bu sefer ben merakla beklerken Barış gözlerini nehire çevirdi.
Önce bir omuz silkti, sonra ensesindeki bereden çıkan kıvırcık saçlarını karıştırdı.
"Bilmem, başka çıkacak adam yoktu." Hadi oradan, baya baya yalan söylüyordu.
Tek kaşımı kaldırıp sorarcasına Barış'a baktığımda, halime gülümseyip yanağımdan bir makas aldı.
"Anlatılacak bir şey yok, seni görmek istedim ve çıktım, bu kadar. Aralıksız çalıştığımızdan bir günlük tatil verdiler. Ben de seninle kullanmamın beni daha mutlu edeceğini düşündüm."
Sanki normal şeyler söylüyormuş gibi rahat rahat anlatırken, ben her cümlesinde kendimi nehire atmayı hayal ediyordum.
"Peki ne zamandır yanımda mutlu oluyorsun?" Barış sanki komik bir şey sormuşum gibi kahkaha atarken, ona karşı ben de gülmeden edemedim.
"Anladık, magazin habercisisin de bu kadar da sorgu fazla değil mi? Özellikle bilmek istediğin bir şey mi var, gamzelim?"
Gamzelim diyene kadar, çoktan itiraz cümlemi hazırlamıştım bile. Bir anda bana karşı bu kadar yakın olması tuhaf geliyordu. Kendisi ne kadar açık sözlüyse, ben de bir o kadar içime kapanıktım.
İlişkiler hakkında çok bilgili olduğum söylenemezdi. Kendimi sadece mesleğime adamıştım. Bu zamana kadar sadece bir ilişkim olmuştu, onun da bende yeri çok ayrıydı.
Havanın soğukluğu daha da artıyordu. Ellerimi ısıtmak için avuç içlerime belirli aralıklarla üflüyordum ama bir etkisi olduğu söylenemezdi.
"Ne yapıyorsun?" Kısaca cevap verdim. "Ellerim üşüdü." Bir yandan da üflemeye devam ediyordum.
Barış sağına soluna kontrol edip ayağa kalktı. "Bekle biraz, geliyorum hemen." Anlamsız bakışlarla sırtına bakarak gidişini izliyordum. "Sırta bak, aslanım benim be."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Impossible ☆ Barış Alper Yılmaz
FanficI'd burn this world for you. Just hear you calling out my name ★ 𓈒 ⊹ Karşımda ki koltuğa oturmuş düşünceli gözleri ile bana kenetlenmişti. "Ben seninle ne yapacağım be yavrum." Derin bir iç çekip yavaş adımlarla yanıma geldi. Rüzgar gibi e...