22- sıcak kollar

39 0 0
                                    

Moralim sik gibi, bölümü yazmakta zorluk çekiyorum... Neyse!

O kadar güzel ki...

Emir’in zihninde yankılanan cümleler dudaklarına hafif bir gülümseme kondurdu. Bora’yı kucağına alarak özenle yatağına yatırdı. O sırada aklının bir köşesinde, üstesinden gelmesi gereken bir mutfağın varlığı hatırlatıcı bir yankı gibi dolanıyordu. Bora, kaçırılma hadisesinin ardından daha ağır tecrübeler yaşarsa, aklını yitirmesi işten bile değildi. Hayatının hiçbir zaman sıradan olmadığını biliyordu fakat böylesine heyecan dolu, karmaşık olaylar silsilesi de olağan değildi. Emir, mutfağı baştan sona yeniden yaptırmak zorunda olduğunu bilerek birkaç ustayı çoktan çağırmış ve başlarında beklemeye koyulmuştu.

Ve babası... O da buradaydı. Gitmeye pek niyetli görünmüyordu. Emir, çocuğun babasına duyduğu derin nefreti her bakışında içten içe hissediyor, ona olan tiksintisini gizlemekte güçlük çekiyordu. Gözleri, zaman zaman farkında olmadan adama kayıyordu. Bora’nın yanına gitmek için hafifçe yerinden doğruldu. Geldiğinden beri sırtından çıkarmadığı ceketi, çocuğun odasında çıkartıp koltuğun üzerine bıraktı. Bora hâlâ derin bir uykuya dalmış halde, masum bir gülümsemeyle dinleniyordu.

Bir insan nasıl olur da böylesine masum ve güzel gülebilirdi? Emir, Bora’nın yanağına nazikçe bir öpücük kondurup koltuğa oturdu. Yorgunluk bedenini esir almıştı; başını geriye yaslayıp gözlerini kapattı. Gecenin bir yarısında hâlâ bu meseleyle uğraşıyordu. Göz kapaklarını tekrar araladığında, masanın üzerinde duran telefon dikkatini çekti. Şifresi olup olmadığını bilmiyordu, fakat yine de cihazı eline alıp birkaç deneme yaptı. Şifreyi çözememişti, nihayetinde telefonu olduğu gibi bıraktı.

Bakması gereksiz miydi? Ya da gerçekten gereksiz olabilir miydi?

Odadan çıkmadan önce Bora’nın alnına son bir öpücük kondurdu ve tekrar aşağıya inerek kendini koltuğa bıraktı. Bora’nın babasıyla göz göze geldiği an, zihnine bir sürü soru doluştu. "O adamla bir bağın var mı?" diye sordu, babasının gözlerinde beliren şoku dikkatle izledi. Cevap verecek gibi görünse de, o bakışlar inandırıcı değildi. "Hayır!"

Emir, kaşlarını yavaş ve hafifçe havaya kaldırıp inanmadığını belli etti.
"Cidden mi?! Yapmadım." Duyduğu 2. İtiraza cevap vermek yerine başını tavana çevirdi. Baş başa olmadıkları için bir şey söylüyemek yanlış olurdu. "Peki."
Geçte olsa verdiği cevap adamın içine su serpmişti. Eh, Emir'i tanımıyordu ki...
Mutfağın yapımı uzun sürecekti ve mutfak için çağrılan uzmanlar yakın vakite gidecekti. Kendi kendine o adamın adını fısıldadı. Göz kapağı yavaş yavaş sulanmıştı çünkü doğrudan yanan lambaya odaklanmıştı. Gözlerini kırpıştırdı ve içine düştüğü saçma olayı en kısa sürede nasıl biteceğini aklından kısaca geçirdi. Pek uzun sürmedi.

Çocuğu evine götürmek ve bu saçmalıklara son vermek istiyordu.

---

Emir, istediğini yapmış ve çocuğu evine getirmişti ve bundan oldukça mutluydu.
Gözlerini açan oğlan, sıkıca sarmalayan kollar arasındaydı. Sıcak ve rahat yerden ayrılmak istemedi. Biraz daha uyumak, onun güzle kokusunu içine çekmek istedi. Boğuk ses kulaklarını doldururken gülümsedi. "Uyu. Okulu bayağı bir boşladın, okullu geçtirtirim ama özel hoca tutacağım. Bu yüzden uyu."

Biraz karışık, birine giren kelimelere rağmen anlamış ve adamın yanağını öpmüştü. Yanaklarının yandığını hissedince, Emir'in göğsünde ki elleri ile gözlerini hızlıca kapattı. Sarışın oğlan buna kahkaha attı ve elini çocuğun kalçasının üstüne vererek kendine çekti.
"Tamam." Kısa cevabı üzerine ellerini yüzünden çekip başını göğsüne yasladı.

Yaklaşık bir kaç saat sonra ikili uyanmış ve mutfağa geçmişlerdi. Önünde bir sürü şey vardı! "Çok güzel gözüküyor!" Gözleri mutluluktan parlarken söyledikleri adamı gülümsetmişti. "Hmhm," diye kendi kendine mırıldandı ve kahvaltısını yapmaya başladı. "Bebeğim, bugün evde olmayacağım ama sana ders vermek için özel öğretmen gelecek. Branşı biyoloji olucak."

Küçük oğlan ağzımı dolura doldura, tıka basa yemek yerken konuşmaya çalıştı. "Bebeğim mi? Vay, çok güzel!" Söylediklerini anlamadığı için sadece gülümsedi. Çocuğun tatlı halini izliyor, parlayan gözlerinden öptü. Bora, heyecandan konuşmaya tekrar çalışıtı ancak yine başaramamıştı. Tatlı hali onu mutlu ediyordu. Kısa bir gülüşmenin ardından yemeklerine odaklanmışlardı.

Bora, her ne kadar zor ve çoğu insan için garip gelen olaylar yaşasa da bu ana bakıyor, Emir sayesinde geçirdiği mutlu anlardan keyif alıyordu.

Emir, zaten yaşadığı, gördüğü ve bildiği olayları yaşadığı için pekte umrunda olmamıştı. Sadece yanında ki küçük çocuğun mutlu olmasını istiyordu. Ondan yaşça küçük olsa bile "Sadece yardım," dediği kişiye harikulade hisler besliyordu.

Kısa sürede kahvaltı yapmış, salona geçmişlerdi. "Öğretmen sana bir şey derse direkt bana söyle," diye bulduğunu uyarıdan sonra evden çıkmış ve gitmişti.
Koca evde tek başına kalmış, hocanın gelmesine ise 46 dakika vardı. Eh, büyük bir yerdeydi ve gezmekten zarar gelmezdi. Oturduğu yerden kalkıp üst katta yöneldi. Koridorun sonunda ki oda, Emir'indi. Orayı zaten bildiği için onu est geçecekti. Karşısına çıkan ilk beyaz siyah kapıyı yavaşça açtı. Oldukça büyük bir alandı ve içerinde çeşitli müzik aletleri, küçük bir rafın üzerinde ise defterler.
Yavaşça içeriye adımladı ve piyanonun başına geçti. Ne kadar gitara ilgisi olsada büyük ve güzel gözüktüğü için piyanoya yönelmişti. Kendi kendine çalmayı istesede umursamadan pianonun başından kalktı ve defterlere yöneldi.
İki tanesi dışında diğeri siyah ve sıradandı. Farklı olan iki kitap ise baştan aşağı süslü ve birden fazla renk içeriyordu. Kapakları inceledikten sonra bu odadan çıkıp yan odaya geçti.

Pek büyük değildi, sıradan bir odaydı. Yanında ki odada öyleydi. Üçüncü kapıyı açınca büyük bir alan onu karşıladı. Kütüphane diyebileceğimiz kadar fazla kitap vardı. Orada ise kırmızı, kadife, L şeklinde bir koltuk vardı. Eh, önünde ise camdan bir masa. Küçük -diğerlerine kıyasla- bir kapaksız dolap vardı. İçinde bir bardaklar ve şarap gibi şeyler vardı.
Bu tür şeylere uzak olduğu için est geçti.
Kitapları incelerken çoğunun klasik olduğunu gördü. Başka bir şey beklemek saçma olurdu. "Çok fazla kitap var!"
Gülümseyerek odadan çıktı.
"Bora?" Sesin geldiği tarafa bakınca siyah takım elbiseli, heybetli adamı görünce gözleri büyüdü. "Aşağı in, özel öğretmen birazdan gelecektir." Başını usluca, varla yok arasında salladı ve yavaş adımlarla tekrar alt katta indi. Kendini koltuğa tamamen bıraktı, eli telefonunu aradı. Eh, neredeydi hatırlamıyordu. Telefonu fazla kullandığı söylenemez, olmasa olur sanırım. Kendini düşler âlemine teslim edeceği sırada omzuna konan el ile kendine geldi ve vakit kaybetmeden kendini koltukta oturur hâle getirdi.
Küçük bir kıkırdama sesinden sonra arkasına bakmak yeni aklına gelmişti.

"Merhaba, Bora."

Konuşmak yerine ona sessizce baş selamı verdi ve önüne döndü. "Odana, eğer ki varsa çalışma odana geçelim. Derse başlamalıyız." Bora, başını salladı ama odasının nerede, hatta olup olmadığını bile bilmiyordu. Yavaşça ayağı kalktığı sırada yanlarına ona, "Aşağı in," diyen heybetli adam geldi. Adam önden ilerlemeye başlarken öğretmen ile beraber onun arkasından ilerlediler.
Bora ne rahat, ne de huzurluydu. Kalbinde kötü bir his vardı. Dile getirmek yerine suskun kaldı. Bir odaya girince adam tekrar odadan çıktı. Öğretmen ile yalnız kalmıştı. "Evet! Başlayalım derse. Bana Altay diyebilirsin."

Başımı salladım, onun yanında ki sandalyeye oturdu. Küçük bir kitaplık, oturmak için armut koltuk, masa ve iki  sandalyeye. Kalbinde ki kötü his kendini belli ederken tekrar susmayı tercih etti.

---

Yazmaya üşeniyorum ama bölümde atmam gerekiyor. Görüşürüzzzzz muaaah

Öpüldünüzzzz

| Siyonq sundu! |

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 09 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Solitude//BxB//Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin