Bölüm 13

915 48 24
                                    

20 dakika falan geçmişti ama çıkıp bir Allahın kuluda bir şey demiyordu. Artık gerçekten de merak ediyorduk. Kardeşimizdi Kaan bizim. Ne kadar kan bağımız olmasa da bir-birimizi hep kardeş saymıştık.

Hem kardeşlik için illa kan bağı mı gerekti? Onlar benim en zor günümde yanımda olan insanlardı.

Annem bile yanımda olmamışken beni hep koruyup kollayan insanlardı. Kaan, Egemen ve Mevsim. Onların haklarını hiç bir zaman ödeyemezdim.

Öyle bir destek olmuştular ki bana. Hele de hamile olduğum dönemlerde. Gece vakti bir şey aşerdiğim zaman üçününde yollara düşüp teker teker market gezdikleri günler olmuştu. Hiç biri de bıkmamıştı bu durumdan.

Esasda Kaan. Bir of bile ettiği olmamıştı. Hepimize abilik yapardı taa o zamandan beri. Bizden sadece 1 yaş büyükdü ama hep abilik yapardı.

9-cu sınıftık tanıştığımız zaman. Aynı sınıfa denk gelmiştik. İlk Mevsimle ben arkadaş olmuştuk. Kaanla da Egemen. Daha sonra arkadaşlığımız bir kopya ile başlamıştı.

Egemenle Kaan bizim arkamızda oturmuşdular. Bizde Mevsimle beraber matamatik sınavına kopya hazırlamıştık ayrı-ayrı. Arkamızdakı 'çocukların yani Kaan ve Egemenin çok zorlandığını fark ettiğimizde de kopyalarımızdan birini onlara vermiştik.

Böyle de çok yakın 4 arkadaş olmuştuk. Arkadaşdan da öte kardeş olmuştuk. Hiç birimiz her hangi birimize yan gözle bile bakmamıştı. Ve şimdiki zaman için bu oldukca kıymetli bir şeydi.

Belkide hayattaki en büyük şansımı bunda kullanmıştım. Bilemiyordum.

Ameliyathaneden bir doktor çıktığında hepimiz anında doktora dikdik gözlerimizi. Doktor bize kısa bir bakış atıp "Hastanın yakınları siz misiniz?" diye sordu. Hepimiz anında kafamızı salladık.

"Tam olarak neyi oluyorsunuz?" Sanane be adam? "Kardeşleriyiz dedim Egemen, Mevsim ve kendimi gösterirken. İçimde bir burukluk oldu ama bunu söylerken. Kaanın ailesi yoktu. Çocuklukdan beri de olmamıştı. Yurttan alınmışdı.

Ama Kaan 17-18 yaşlarına geldiğinde ise Kaanı kovmuştular. Evet. Kovmuştular. Bu hangi vicdana sığardı bilmiyordum. Hiç bir zamanda anlamayacakdı. Zaten bu nasıl anlaşılırdı ki.

Zor bir hayatı olmuştu Kaanın. Aslında hepimizin zor bir hayatı vardı. Esasda Mevsimin...

"Hastamızın durumu gayet iyi. Birazdan normal odaya alacaklar. Geçmiş olsun." dediğinde rahatlıkla nefes alırken ağlamamı gizleyememiştim. Bu defa üzüntüden değildi. Sevinç göz yaşlarıydı.

Nehir anında yanıma gelip sıkıca sarıldı bacağıma. Eğilip sımsıkı sarıldım Nehire. "Baba sende gel." dedi eliyle 'gel' işareti yaparak. Bakışlarımı Cesurdan başka her kese değdirdim. Nasıl bir tepki verdiğini bilemiyordum o yüzden de.

Yarım dakika sonra birinin eğilip Nehiri kucağına almasıyla sadece Nehire sarılacağını anlamıştım. İçimde bir şeylerin koptuğunu hiss edecekken bir elin uzanmasıyla Cesura baktım.

Elini uzatmışdı. Bana elini uzatmışdı. Bir az tereddüt etsemde tuttum elini. Ayağa kalktığımda kendine çekip sarıldı. Ellerim bir süre aşağıda kalınca Cesurun lafıyla yavaşca ikisinide sarıldım.

"Sadece bir kaç haftalığına kızımıza anne ve baba olalım." kulağıma fısıldadığı şeyi haklı bulmuştum. Ama takıldığım bir şey daha vardı. Kızımıza.

Ne desin adam kayınçomuzmu?

Uzaklardan gelen sese göz devirirken Cesurun parmaklarının hafif hafif belimde gezinmesiyle gerim-gerim gerilmişdim.

Yıllar Sonra Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin