Yapacağım Son Şey Bile Olsa

29 9 56
                                    

CHANGBİN
Kapının çalma sesi ile beraber göğsüme başını koymuş şekilde uyuyan sevgilim hareketlenmeye başlamıştı. Daha gözlerini bile açamayacak haldeyken onu yan tarafıma yatırarak başımı sevdim. "Şşt... Bir şey yok, hadi sen uyu..."

Bunu dememi bekliyormuşcasına hemen hareketi keserek uykusuna kaldığı yerden devam etmeye başlamıştı ki bende odadan çıkarak kapıyı açtım, gelen Chan'dı ve kucağındaki minik beden...

Gözlerimden uyku akarken kapıyı sonuna kadar açarak misafir odasını işaret ettim, küçük kızı oraya götürerek boş yatağa yatırdı ve alnına varla yok arası bir öpücük kondurarak bana yaklaştı.

"Changbin konuşmalıyız." dedi kapıyı kapatırken, anlaşılan yine bir sorun vardı...

...
Mutfakta yaptığım soğuk kahveleri yudumlarken yaşananları hızlıca bir çırpıda anlatmıştı ve benden Hyunjin'e ait telefon sinyalini bulmamı istiyordu.

"Denerim ama adamların onu ıssız bir yerde almış olma ihtimali var ve bu biraz işi uzatabilir."

"Olsun, yeterki onları bulalım..." dedikten sonra parmaklarıyla oynarken tırnakları ile derisini yara haline getirdiğini farkettim.

"Hey hey... Sakin ol, elimden geleni yapacağım." Ona doğru uzanmış ve sırtını yavaşça patpatlamıştım, bana zoraki bir şekilde gülümseyerek tekrar önüne döndü.

...
Kısa süre sonra Chan dikkati buraya çekerek Misaki'yi tehlikeye atabileceği korkusuyla eve gitmişti, ben de dizüstü bilgisayarımdan kendi geliştirdiğim programı açarak daha önceden kaydettiğim numaraların bilgilerini açtım.

"Changbin..." Benim tatlı tilkim kısık gözlerini ovuşturarak girmişti içeriye, kollarını boynumun iki tarafından atarak ellerini göğüs hizamda birleştirmiş ve çenesini başıma yaslayarak konuşmuştu. "Hmm... İzin gününde bile işin mi var?"

"Evet...Malesef ki var ama bu sefer durum ciddi sevimli tilkim..."

Arkamdan çekilerek yanıma gelmiş ve kolumu yavaşça yukarı kaldırmaya çalışmıştı, kodlar arasında gezinmeye ara vererek elimi çektiğimde kucağıma yan bir şekilde oturmuş ve boynuma sarılarak kokumu içine çekmişti.

"Ne oldu ki?"

Bacaklarını kendime doğru çekerek düşmesini engelledim ve diğer elimle bilgisayarı hafifçe bizden uzaklaştırarak uyku sersemi güzel yüzüne baktım.

"Hyunjin ve Seungmin..." dediğimle beraber uykusu kaçmış olmalıydı ki gözleri biraz daha açılmıştı. "Ne oldu onlara?"

"Seungmin evden gitmiş, birisi de Hyunjin'e Seungmin gibi mesaj atarak onu bir yere çağırmış ve şimdi ikisi de kayıp..."

"Olamaz Felix..." gözleri kocaman açılmıştı. "Felix şimdi nerede?"

"O hastanede..." demem ile beraber hızla ayağa kalktı. "Hangi hastanede?!"

"Şş... Sessiz ol, Misaki uyuyor. Sizin kliniğin çaprazında kalan devlet hastanesinde-" Hızla mutfaktan dışarı çıkmış ve elinde arabanın anahtarlarını sallayarak geri gelmişti. "Ben onu alayım, şuan kim bilir nasıl hissediyordur..."

...
CHAN
Eve vardığımda içimden uyumak bile gelmiyordu, sebebini bile bilmeden odasına girmiş ve öylece etrafıma bakınmıştım.

Dolap tarafına, banyoya ve yatağına... Her an tekrar canlanıyordu aklımda: kavgalarımız, tartışmalarımız, hastayken elime başını koyup uyuması, o tatlı bakışları, Misaki'nin odasını süslerken yüzüne yerleştirdiği o güzel gülümsemesi...

Seungmin...

Düşündükçe huzurlu hissetsemde onun burada olmadığının farkındalığı kalbimi acıtıyor, helede başına bir şey gelmiş olma ihtimali içimdeki acıyı daha da arttırıyor...

...
Odama dönerek yatağımın köşesine oturmuş silahımı temizlerken aklımda hala onun yüzü vardı...

"Seungmin..." dedim kendi kendime. "Yapacağım son şey olsa bile seni kurtaracağım..."

1 Hafta Sonra

SEUNGMİN
"Seungmin?" Hiç bir yanıt vermeden başım eğik şekilde dururken kapı kapanmıştı ve içeri giren bedenin adım sesleri bana yaklaşıyordu.

Çenemi hafifçe iki parmağı ile tuttuğunda başımı kaldıracağını anlamış ve gözlerimi kapatmıştım.

Bakışlarımızı buluşturmak umuduyla yüzlerimizi denkleştirdiğinde üzerimdeki gözlerinin yanı sıra yüzüme çarpan nefesini de hissediyordum.

"Uyuyor musun-Ah!" Hızla başımı geri atıp suratına vurduğumda kanamaya başlayan burnunu tutarak küfürler savurmaya başlamıştı.

Bu yaptığım hareketle benimde kaşım patlamış olacakki hem orada bir sızı vardı hem de sol gözümü üzerine akan kan yüzünden açamıyordum.

"Beni bırakmayı düşünüyor musun? Anla artık, ben sana teslim olmam."

"Hmm..." Cebinden çıkardığı mendili burnunun hemen altına tutarak konuştu. "Sana bugünlük gereken dozu vermemişiz anlaşılan."

Masasına ilerlediğinde içinden çıkaracağı iğneyi de anımsamıştım, eninde sonunda olacakları bildiğim için boşuna debelenme ihtiyacı bile duymadım.

Elindeki ile beraber önüme geldiğinde dizleri üzerinde çökmüş ve kollarını bacaklarım üzerine bırakarak bana aşağıdan bakmıştı. "Nasıl? Seni kimsenin önemsememesi ve kurtarmaya gelmemesi nasıl bir duygu?"

Yapmaya çalıştığı şeyin farkındaydım, konuşmaları ile kafamı karıştıracak ve beni kışkırtacaktı ki bu sayede uyuşturucunun etkisi ile beraber ona katılmaya ikna olacaktım ancak ona cevap vererek iletişimi uzatmak yerine tek taraflı konuşmasından sıkılması için öylece etrafa bakındım.

...
Kısa süre sonra sabrı tükenmiş olacakki elindeki iğneyi bacağıma saplamasının ardından içindeki sıvıyı bedenim içine akıtmıştı, anlık gelen bu acı ile gözlerimi sıkıca yumarak dudaklarımı birbirine bastırmıştım.

Yüzüme yediğim yumrukla başım yan tarafa düşerken saçlarımı tutup tekrar yüzümüzü denkleştirdi. "İstediğin kadar diren, yine de işe yaramayacak; bir kaç güne kendini kaybedeceksin."

Suratına tükürdüğümde sandalyemin sırt kısmından tutarak beni yan şekilde yere düşürmüştü ki bu sırada ellerimi arkada bağladığı için (sağ) kolum üzerine düşmüştüm. "Ah!"

Bu acıyla yetinemeyerek karnıma tekmeler atmaya başlamış ve beni vurmaması için yalvartmaya çalışmıştı, ağzıma kanlar gelirken gözlerim hemen yan tarafımızdaki pencereye kaymıştı.

"Neredesin Chan..." diye mırıldanabildim etraf kararmadan önce.





İkinci Bir Şans / CHANMİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin