bölüm altı
meleklerin adım atmaya korktuğu yere aptallar koşa koşa gidermişkasabanın sağlık ocağı, hongjoong/seonghwa 22.20
hongjoong, seonghwa'nın kollarında dinlenirken dolmaya devam eden gözlerini sertçe silecekti ki sevgilisinin temkinli elleri yanaklarını sildiğinde dudaklarını birbirine bastırıp ellerini indirerek kucağına koydu yeniden.
seonghwa, biriken ve ardı arkası kesilmeyen göz yaşlarını nazikçe silerken etraftaki hemşireler nedeniyle biriciğine yalnızca sarılabiliyor olmanın öfkesiyle kavruluyordu.
“kim hongjoong, değil mi? ”
duydukları tok, kalın ses ile ikisininde kafası aynı anda kalkıyor havaya. karşılarındaki memur, seonghwa'nın aile dostlarından biri, mingyu.
“pedere olanları sana anlatmam gerekiyor, sağ olan tek yakını olarak ona ne olduğunu detaylarıyla bilmelisin. ” hwa'ya ufak bir bakış atıyor. “ilk ifadeni ben alacağım. ”
hongjoong, derin bir nefes aldığında hwa, rahatlatabilmek amacıyla sırtını sıvazlamaya başlıyor joong'un.
“dinliyorum? ”
mingyu, hemen karşılarındaki oturma bankını çekerek iki gence daha da yaklaşıyor ve ellerini dizlerinin üzerine koyuyor. “öncelikle, babanı bulduğumuzda durumu kritikti. klisede bulduk, bizi arayıp olayı ihbar eden kişi şu şehirde ünlü olan avukatın oğlu, song mingi. ”
ikilinin gözleri kısılıyor, mingi'nin neden orada olduğuna anlam veremiyorlar. mingi'nin evi kiliseye oldukça uzak oysaki.
“onu da sorguya aldık ama gece boyu jeong yunho ile birlikte, kendi evinde olduğu, ebeveynleri ve komşuları tarafından doğrulandı. jeong'u evine bırakmaya giderken kilisenin önünden geçen yoldan gidiyorlarmış ve kiliseden yüksek iniltiler duyunca kontrol etmeleri gerektiğini düşünmüşler. ”
ikiside rahatlıyor bu kez. yanlış anlamayın, arkadaşlarına güvenmedikleri için değil lakin böyle bir durumda ihbarı yapanın mingi olması şaşırtıyor onları.
“pederi bulduklarında pederin kıyafetleri parçalanmış haldeymiş. bacaklarında derin kesikler varmış ama aralıksız akan kan yüzünden görememişler kesikleri, derin olduğunu anlayabilmişler sadece. hırpalandığı belliymiş, kafasında bir vazo kırmışlar ve boynundaki haçtan çekilerek sürüklenmiş. boynu ip izleriyle dolu. ”
memurun her cümlesinde hongjoong, oturduğu yerde daha da küçülürken vücudundaki kanın dolaşmayı bıraktığını hissederek sendeliyor oturuyor olsa bile. belini sıkı sıkıya kavramış sevgilisi sayesinde yere düşmüyor, biraz daha sokuluyor ona. “sizce” diye başlıyor sözlerine.
“sizce yaşayacak mı memur bey? ”
mingyu, bu kez söylediklerinin aksine güven saçan bir gülümseme sunuyor karşısındaki oğlanlara. “elbette. çok kan kaybetmiş ama yaşayacak. ancak, ” gülümsemesi yerini o tekdüze, soğuk ifadeye bırakıyor. “bacakları, berbat durumdaydı. korkarım ki pederliği bırakması gerekiyor. onu huzurevine yatırmanın en doğrusu olduğu konusunda seni ikna etmeye geleceklerdir yakında. bacaklarını bir daha kullanabileceğini sanmıyorum, henüz çok gençsin. yatalak birine bakmak zorunda kalarak hayatını zehir etme. ”
insanlar böyledir işte. en ufak şeyde kendilerini yetiştiren insanı bile görmez gözleri. işin ucunda kendi menfaati varsa, insanoğlunun yoktur sınırı.
joong, sessiz kalmayı tercih edince devam ediyor mingyu; “sence babana kim saldırmış olabilir? kavgalı olduğu biri var mı? ”
hong, düşünmek adına duraklıyor. zihnindeki tüm eski defterleri birer birer aralasa, içlerine göz gezdirsede aradığı ve sorguladığı şey hakkında en ufak iz bulamıyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
aspera
Fanfiction"bu yüzden iyi bir cadının hak ettiği tek kader ölümdür" aspera'nın gençleri, dört gözle bekledikleri mezuniyet partilerinde bir ölüme şahit olacaklarını akıllarının ucundan bile geçirmezdi. ölen oğlanın kasabanın tek büyücüsü jung wooyoung'un berba...