bölüm on beş
tanrıyı nasıl hayal edersin?karakol, wooyoung/san
wooyoung, san'ın sıkı sıkıya kavradığı elini nazik hareketlerle okşarken yunho ve mingi'nin tavsiyesi üzerine geldikleri karakolun kapısına bir kez daha bakıyor. karakol ona mezuniyet gecesini hatırlatırlatırken bu binaya bir önceki girişinde hissettiği panik ve korkudan kurtulabilmiş değil, aynı duyguları bambaşka bir olay yüzünden yeniden hissediyor.
wooyoung'un karakol kapısına attığı bakışlardan huzursuzluğunu anlayan san, ikisininde beklemediğini yaparak dudaklarını wooyoung'un saçlarına bastırıyor. saçlarında hissettiği öpücükle kafasını san'a çeviren woo'nun gözlerinde artık bir duygu daha var: şaşkınlık.
bu öpücük ikiliyi şaşırttığından ortamın tuhaflaştığını fark eden wooyoung, boştaki eliyle kapıyı işaret ediyor. “girelim mi? ”
san başını sallıyor ve karakol kapısını iterek içeri girmesinin hemen ardından wooyoung için kapıyı tutmayı ihmal etmiyor.
giriş kapısının sağında bulunan sekreter, içeri giren iki genci gördüğünde iç çekiyor ve ısının hava nedeniyle bodrumdan çıkardıkları eski püskü vantilatörü masasından uzaklaştırıyor. vantilatör eski olduğundan pervaneleri dönerken çıkardığı sesler wooyoung'a göre can çekişen bir hayvanın sesine benziyor.
“komiser jeon ile görüşmemiz gerekiyor. acil”
sekreter kadın, terden burnunun ucuna kaymış gözlüğünü yeniden yukarı itiyor. “memurlar yerine komiserle konuşacak kadar acil olan durum nedir? ”
san ve wooyoung verebilecek mantıklı bir cevapları olmadığını fark ederek birbirine bakıyor. san şüphesini çekmemek adına aklına ilk gelen yalanı sıralıyor. “taehyun'un ölümü hakkında bir şeyler biliyoruz. ”
wooyoung şaşkınlıkla bir kez daha san'a bakarken yalanını sürdürmeyi ihmal etmiyor. “evet, onunla görüşmeliyiz. çok acil. ”
kadın cehennem kadar sıcak olan havada 2 ergenle uğraşmak istemeyecek olacak ki masasındaki telefona uzanıyor ve tek tuşla komiserin odasındaki telefona bağlanıyor.
“efendim, sizinle şu mezuniyette ölen genç hakkında konuşmak isteyen iki oğlan var. odanıza yönlendiriyorum. ”
onay almış olacak ki telefonu kapatıyor ve yer yer derisi soyulmuş sandalyesinden kalkarak eliyle koridorun sonundaki kapıyı işaret ediyor. “komiser sizi bekliyor, fazla vaktini almayın. öğle yemeği saati geliyor. ”
ikili başlarını sallıyor, san kadının önünde hafifçe eğilirken wooyoung'un çoktan odaya doğru yürümeye başladığını fark edince ona yetişebilmek amacıyla koşuyor, bu da birkaç memurun dikkatini çekmesine sebebiyet veriyor.
komiserin kapısının önüne vardıklarında san yeniden woo'nun elini kavrıyor ve kapıyı üç kez tıklatıyor. içeriden aldıkları onay ile kapıyı aralıyorlar.
“choi san ha? ”
odaya girdikleri anda tanınmaları ile wooyoung dudaklarını birbirine bastırıyor. san bir kez daha saygıyla eğilirken wooyoung dikilmeye devam edince tuttuğu elini sıkarak eğilmesi için woo'yu uyarıyor.
“ve jung wooyoung. ”
komiser, wooyoung'un ormanda yaşadığını bildiği için saygı ve görgü kurallarındaki kusurlarını göz ardı etmeyin tercih ediyor ve masasının diğer tarafındaki yeni görünen deri koltuklara oturmaları için başıyla işaret veriyor.
wooyoung ve san, karşılıklı deri koltuklara yerleştiklerinde ilk hangimiz konuşacağız dermişçesine birbirlerine bakıyor. wooyoung'un kasabada gerildiğini bilen san, oğlan daha da gerilmesin diye ipleri eline almaya karar vererek dudaklarını yalıyor ve konuşmaya başlamadan evvel boğazını temizliyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
aspera
Fanfiction"bu yüzden iyi bir cadının hak ettiği tek kader ölümdür" aspera'nın gençleri, dört gözle bekledikleri mezuniyet partilerinde bir ölüme şahit olacaklarını akıllarının ucundan bile geçirmezdi. ölen oğlanın kasabanın tek büyücüsü jung wooyoung'un berba...