bölüm sekiz
gerçek büyü, güvendir. bu nedendendirki gerçek büyü yoktur.soyeon'un evinin arka bahçesi, wooyoung/yeosang/jongho 23.07
soyeon'u uyandırmamak adına bebek adımlarıyla ilerleyen wooyoung, ancak ulaşabilmişti ön kapıya. kapıyı bebeğini henüz uyutmuş bir anne dinginliğiyle açıyor içini çoktan kaplayıp taşan merak ve heyecanına karşın.
dışarıya adımını attığında kapıyı kapatıp ses çıkarmamak için ayakkabısını kapının önüne bırakıyor ve verandadan aşağıya atladığı gibi gördüğü üç oğlana doğru var gücüyle koşmaya başlıyor.
birbirlerine fazla odaklanmış olan jongho ve yeosang, ezilen çimen sesleri kulankarına ulaştığında panikliyor; üstelik yeosang paniğiyle ağaca yaslanmış baygın bedene bir tekme savuruyor ve yana devrilmesine sebep oluyor.
jongho, annesinin geldiğini düşünüyor ilk olarak. nasıl açıklayacağı, ne yalan söyleyeceği konusunda cümlelerini toparlayamazken korkarak arkasını döndüğünde beklediği kişiyi görmemesi ile korkudan tuttuğu nefesini veriyor ve yanıbaşındaki ağacın dalına tutunuyor.
“siz ne bok yiyorsunuz lan? ”
wooyoung sonunda yanlarına ulaşabildiğinde öfkeyle mırıldanıyor. adımları yeosang'ın önüne varana kadar durmuyor. “sen ne iş? ne yapıyorsunuz lan? bu herife noldu? ”
yeosang, kendisinden birkaç santim kısa oğlanın hesap sorması ile yeniden gerilerek önce panikle istemeden tekme atıp devirdiği oğlana, sonra jongho'ya bakıyor. göz göze geldiklerinde anlatmaktan başka çareleri kalmadığına kanaat getirerek iç çekiyor ve öfkeli wooyoung'tan uzaklaşabilmek için birkaç adım geriliyor.
“soruları teker teker alıyoruz. ”
onun da aynı kuzeni gibi mırıltı olarak çıkıyor sesi. bunun üzerine daha da öfkelenen ve merakı katlanan wooyoung omzuna vurduğunda jongho'ya doğru adımlıyor ve sokuluyor arada başını çevirip evi kontrol eden oğlana.
“soruları sokarım sana önce hangisini cevaplayacağ-” ne kadar hızlı konuştuğunun farkına vararak duruyor ve kuruyan boğazını giderebilmek adına birkaç kez yutkunuyor. o an etraflarında duyulan tek sesin rüzgarın boğuk uğultusu olması, wooyoung'un aklına korkunç bir ihtimal getiriyor; vücudunu saran panikle yerdeki bedenin yanına çöküyor ve yüzüne yapışmış yaprağı eliyle iktirerek oğlanı dizlerine yatıyor. “adamı öldürmediniz demi lan? ”
jongho'nun gözleri genişliyor. “öldürdün mü lan? ” panik hepsini sarıyor, içinde oldukları durum gittikçe ironikleşirken wooyoung kucağındaki oğlanın yanağına tokadı geçiriyor.
“saçmalamayın lan ölmemiştir. kapıyı teperken yorgunluktan bayıldı. ”
wooyoung, oğlanı tokatlamayı bırakıp parmağını yeosang'a doğru sallıyor. “ne kapısı amına koyayım? naptınız siz? ”
“ya! ”
jongho, nerede olduğunu unutup bağırdığında yeosang eliyle onun ağzını kapatıyor hemen. jongho eve dönüp baktığında dışarda dönen kaostan habersiz olan annesinin mışıl mışıl uyuduğuna emin oluyor ve ağzının üstündeki eli ittiriyor.
“bi' sakin olur musunuz artık? ”
jongho, ağzındaki el kalktığında ikilinin arasına girerek konuşuyor ve ses tonuna bu kez dikkat ediyor. jongho'yu dinlemeye karar veren woo ve yeos, birbirlerine baktıktan sonra yeosang, daha rahat göz göze olabilmek adına eğiliyor.
“sana her şeyi anlatacağım ama çok tepki verme tamam mı?”
wooyoung iyice gerilirken elini kucağında yatan oğlanın saçlarına geçiriyor ve farkında olmadan okşamaya başlıyor. “germe beni yeosang, en son senin odanı patlattığımda bu kadar gerilmiştim. ”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
aspera
Fanfiction"bu yüzden iyi bir cadının hak ettiği tek kader ölümdür" aspera'nın gençleri, dört gözle bekledikleri mezuniyet partilerinde bir ölüme şahit olacaklarını akıllarının ucundan bile geçirmezdi. ölen oğlanın kasabanın tek büyücüsü jung wooyoung'un berba...