Beyninizi bir kenara koyup bölüme öyle başlamanız tavsiye edilir.Changbin coğrafya hocasını hiç abartmamıştı, dedikleri kadar vardı. Kadın tam kafa dengi biriydi, çoğu öğrenci için son derece sıkıcı olan coğrafyayı eğlenceli hale getirecek kadar da yetenekliydi. Ders sırasında sürekli bir konu açıp öğrencileriyle sohbet etse de her konuyu eksiksiz anlatıyor olması da onun meslek sırrıydı.
Her ders yerinde rahat durmayan Changbin çıtını bile çıkarmadan hocayı dinliyordu. Hyunjin her seferinde bununla ilgili dalga geçmekten kendini alamıyordu. Changbin adeta hayranıydı kadının. Bunun romantizmle hiçbir alakası yoktu, içten ve samimi bir hayranlıktı onunkisi.
Changbin bugün ön sıradaki öğrencilerden birine yer değiştirme teklifi sunacak vakti kalmadığı için de ayrı sinirliydi Jisung ile Minho'ya ama Minho'ya olan siniri Jisung'ki ile karşılaştıralamazdı bile, sonuçta Jisung'u boş bir sınıfa sürükleyip kapatan Minho'ydu.
Jisung dersi dinlemek için büyük bir özen gösterse de beyni sürekli öğle arasındaki anları tekrar tekrar gözünün önüne getirip duruyordu.
Tam derse odaklanmaya çalışırken Minho'nun elini sol bacağının üzerinde hissetmesiyle gözlerinin büyümesi ve kalbinin teklemesi bir oldu. Başını hızla ona çevirip "Ne yapıyorsun?" der gibi baktı.
"Ne yapıyormuşum ki?" Minho'nun sırıtırken gözlerini kıstığında Jisung derin bir nefes aldı. "Dersteyiz farkında mısın?"
"Benim aklım derste değil ve seninkinin de olmadığının farkındayım."
Jisung bacağının üzerindeki eli itip kendini geri çekti. "Nereden çıkardın bunu? Ben her zamanki gibi dersi dinliyordum. Sen bir anda dikkatimi dağıttın."
"Derse çok odaklandığın için mi uzaklara dalıp sırıtıyordun?"
Jisung bir ne diyeceğini bilemese de savunma mekanizmasını iyi geliştirmişti.
"O senin hayal gücün olmasın?"
"Hayal olmak için fazla gerçekçi ve tatlıydı."
"Bana tatlı deyip durma."
"Sadece tatlı değildi, çekiciydi."
"Çekici de değilim tamam mı önüne dön ve dersi dinle."
"Ama daha bir saat önce öpü-"
Minho'nun cümlesi Jisung'un ağzını hızla kapatmasıyla yarım kaldı. Jisung uyarıcı hatta tehditkar bakışlar atıp elini çekti ve önüne dönüp bir daha Minho'ya bakmadı.
Minho hala aptal bir aşık gibi gülerken dersi dinlemeye çalıştı. Zil çaldığı gibi rahat bir nefes almıştı. Art arda dört matematik dersini bir coğrafya dersine tercih ederdi.
Jisung, "Ben tuvalete gideceğim." deyince nedense ona haber vermiş olması hoşuna gitmişti. Belki her şeyi gözünde fazla abartıyordu ama en küçük detaylar bile onun için büyük mutluluklar doğuyordu.
"Yardım ister misin?"
"Tuvalette nasıl bir yardıma ihtiyacım olabilir?"
Minho, Jisung'un geçmesine izin verdiği gibi Jisung hızla tuvalete gitmişti bile. Aynanın karşısına geçip yüzüne su serpti. Suyun soğukluğu ürpermesine sebep oldu. Yine de iyi geldi, aynaya yaklaşıp yüzünü inceledi. Daha rahat ve umursamaz görünmek istese de geçirdiği unutulmaz anlardan sonra bu imkansız görünüyordu. Derin bir nefes alıp gülümsedi. "İyiyim, iyisin Jisung."
Sınıfa döndüğünde Minho'nun bakışlarından kaçamamıştı. Yerine geçerken Minho'nun "Bir sorun mu var?" sorusuyla yutkundu.
Jisung, saçını kulağının arkasına sıkıştırırken ne diyeceğini düşünüyordu. Sürekli kaçmaktan, saklanmaktan bıkmıştı. Akciğerlerine doldurabilirdiği kadar havayı içine çekip gözlerini kapadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
son of priest ☆ minsung
FanfictionBaşrahibin oğlu ve tek varisi Lee Minho'nun bir idam mahkumu olan Han Jisung'a aşkını konu alan bir kurgudur.