Bölüm 14 : Girdabın Çağrısı
Sisli ormanda ilerleyen Doren ve Artem, cüce Orest'in rehberliğinde ormanın kalbine doğru adım adım ilerliyorlardı. Hava yoğun bir sisle kaplıydı ve ormanın içi adeta bir labirent gibi görünüyordu. Ağaç dalları, karanlık gölgeler gibi üstlerine eğilmiş, her adımda sanki bir şeyin onları izlediğini hissettiren tuhaf bir huzursuzluk yaratıyordu.
Ormanın bu kısmı, daha önce hiç görmedikleri bir yerdi; toprağı nemli ve ağırdı, her adımda ayaklarının altında hışırdayan yapraklar ürkütücü bir sessizlikte yankılanıyordu. Yosun kaplı taşlar, sisin içinde kaybolmuş eski patikalar gibi gözüküyordu. Rüzgar, ince ince eserek çıplak dalları hafifçe titretiyordu.
Orest, sessizliği bozarak merakını dile getirdi. "Sen ve Aedan bu birliğin dışındasınız," dedi, Doren'e dikkatle bakarak. "Burada ne işiniz var? Bu yolculuğa neden katıldınız?"
Doren'in sözleri, sisli ormanın derinliklerinde yankılanırken, geçmişin izleri ve yolculuğun ciddiyeti her kelimeye yansıyordu. Karanlık, yoğun bir sisin içinden geçen hafif bir tebessümle, sanki içindeki karmaşık duyguları saklamaya çalışıyordu. Doren, Aedan'ın sıradan bir asker olmadığını, krallığın en güvenilir muhafızlarından biri olduğunu belirtti. Her on yılda bir düzenlenen bu özel yolculuk, krallığın en iyilerinin Soysuzlar Şehri'ne şükranlarını sunmak için gönderildiği, hem fiziksel hem de ruhsal bir sınav niteliğindeydi. Bu görev, seçilen askerler için büyük bir onur ve sorumluluktu; çünkü sadece krallığın itibarını korumakla kalmıyor, aynı zamanda krallığın geleceğini de güvence altına alıyorlardı.
Aedan'ın bu büyük görev için seçilmesi, onun cesaretinin, zekâsının ve sadakatinin bir kanıtıydı. Ancak, bu yolculuk sadece bir askerî görev değildi. Aedan, krallığın varisi olarak, kraliçeyi temsil ediyordu. Kraliçe, tüm krallık için bir güç ve istikrar sembolüydü, ve onun varisi olmak, bu sembolün mirasını taşımanın ağır yükünü omuzlamak demekti. Aedan'ın görevi, sadece Soysuzlar Şehri'ne ulaşmak ve krallığın şükranlarını sunmakla sınırlı değildi; aynı zamanda krallığın geleceği için de bir güvenceydi. Bu yolculuk, Aedan'ın liderlik yeteneklerini, sadakatini ve kraliçenin mirasını koruma azmini sınayan bir sınavdı.
Doren, Aedan’ın bu sorumluluğu ne kadar ciddiye aldığını biliyordu. Onun bu yolculukta sadece bir muhafız değil, aynı zamanda krallığın varisliğini üstlenen biri olarak yer aldığını, ve bu yüzden yükünün ne kadar ağır olduğunu anlıyordu.
Sisli ormanın derinliklerine ilerlerlemeye devam ederken, Orest bir an duraksadı ve merakla Doren’e döndü. “Peki sen, Doren,” dedi Orest, alçak ama merak dolu bir sesle, “Burada ne işin var?”
Doren, Orest’in sorusu karşısında bir an için durdu. Sis, etrafındaki dünyayı gri bir örtüyle kaplamışken, ağaçların karanlık gölgeleri arasında hafif bir esinti hissetti. Gözleri, bu gölgeler arasında dolaştı, zihninde geçmişe dair anılar birer birer canlanırken, derin bir nefes aldı. Sesi, yorgun ama anıların ağırlığıyla doluydu. “Aedan’ı çocukluğumdan beri tanırım,” diye başladı, kelimeleri titizlikle seçiyordu, sanki konuşurken o eski günlere geri dönüyormuş gibi.
“Aedan, her zaman bir maceraperestti,” diye devam etti, hafifçe gülümseyerek. “Henüz çocukken bile, hep diğerlerinden farklıydı. Küçük yaşlarda bile keşif yapma, bilinmeyeni arama arzusu içindeydi. Etrafında ne varsa onun hakkında daha fazlasını öğrenmek isterdi; yeni yerler keşfetmek, yeni insanlarla tanışmak, tehlikelerin içine dalmak onun için bir yaşam tarzıydı. O, daima dünyayı görmek, sınırlarını zorlamak istedi.”
Doren, anılarına daldıkça yüzündeki ifade derinleşti. “Birlikte büyüdüğümüz yıllarda, her akşam ateşin başında oturur, Aedan’ın o gün yaşadığı maceraları dinlerdim. Bazen, uzak köylerden döndüğünde, karşılaştığı yabancılardan, onların egzotik hikayelerinden bahsederdi. Bazen de ormanda bir yaratıkla yüzleştiğini, ölümden kıl payı kurtulduğunu anlatırdı. Her zaman heyecanla anlatır, gözleri ışıl ışıl olurdu. Bu hikayeler beni büyülerdi; onunla birlikte bu maceralara atılmayı, onun dünyasının bir parçası olmayı hep hayal ettim.”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dağ Kralı'nın Lanetli Toprakları
FantasyYüzyıllar önce, insanlık büyük bir savaşın eşiğinde savrulmuş, dünya korku ve umutsuzlukla titremişti. O günlerin acıları ve kahramanlıkları, zamanın derinliklerine gömülmüş, sadece efsanelerde anılır olmuştu. Ancak şimdi, o karanlık günlerin gölges...