Bölüm 6: Kulenin Karanlık Sırrı
Aedan ve askerleri, ormanın derinliklerine doğru ilerlerken her adımda umutları azalıyordu. Güneş ışınlarının zar zor ulaştığı, nemli ve loş bir ortamda, Doren'in izini sürmeye çalışıyorlardı. Birden, askerlerden biri ürkütücü bir keşifle Aedan'a doğru döndü. "Efendim, bakın buraya!" dedi, titrek bir sesle. Aedan, askerin işaret ettiği yöne baktığında kan dondurucu bir manzara ile karşılaştı.
Yerde, birbirine geçmiş halde yatan Bersek savaşçıların cesetleri, ormanın yeşilliğiyle tezat oluşturuyordu. Bazılarının gözleri hâlâ son bir çığlık sanki haykırıyormuş gibi açık duruyordu. Kırılmış kılıçlar, parçalanmış zırhlar ve etrafa saçılmış oklar, şiddetli bir çatışmanın yaşandığını gösteriyordu. Hava, kan ve ölüm kokuyordu.
Aedan, cesetlerin etrafında yavaşça dolandı. Her birini dikkatle inceleyerek, ölümle nasıl yüzleştiklerini anlamaya çalışıyordu. Bazılarının yüzleri, son nefeslerinde çektikleri acıyı yansıtır gibi buruşmuştu. Gözleri, sanki hala hayattaymışçasına etrafı kolluyordu. Birçoğunun göğsünde derin ve kanayan yara izleri vardı. Kılıç darbelerinin şiddeti, kemiklerin bile parçalandığını gösteriyordu. Ancak en dikkat çekici olanı, bazı cesetlerde görülen yanık izleriydi. Ciltleri, sanki ateşle yakılmış gibi kızarmış ve kabarmıştı. Bu izler, sıradan bir savaşın ötesinde, daha mistik bir gücün işareti gibiydi. Aedan, bu manzaradan derin bir şekilde etkilenmişti. Sanki bu cesetler, sadece birer savaş mağduru değil, aynı zamanda korkunç bir büyüye kurban gitmiş ruhlardı.
Aedan, cesetlerin arasında dolaşırken kaşlarını çattı. Bu olay, basit bir çatışmanın ötesinde, daha karanlık bir sırrı barındırıyordu. Düşüncelerine dalmışken, askerlerden birinin sesiyle kendine geldi. "Efendim, aramızda iz sürmeyi bilen var mı?" diye sordu. İçlerinden biri, öne doğru bir adım atarak, "Efendim, ben iz sürmeyi biliyorum," dedi. Aedan, bu cevaba memnuniyetle karşılık verdi. "İsmin nedir senin?" diye sordu. Asker, alçakgönüllü bir şekilde, "İsmim Artem, efendim," diye cevapladı.
Aedan, Artem'e dönerek ipuçlarını takip etmesini söyledi.
Ormanın derinliklerine doğru ilerlerken Artem, yere düşen bir dal, kırılmış bir yaprak veya ezilmiş bir ot gibi en ufak ipuçlarını bile dikkatle inceliyordu. Bu ipuçlarını takip ederek Doren'in geçtiği yolu bulmayı umuyordu. Aedan ve diğerleri ise Artem'in yanında sessizce yürüyorlardı ve onun her hareketini dikkatle izliyordu. Artem'in doğayı okuma yeteneğine hayran kalmıştı ve Doren'i bulma şanslarının Artem sayesinde arttığına inanıyordu.
Artem aniden durdu ve yere eğildi. Toprağı inceledikten sonra, "Efendim," dedi. "Doren buradan geçmiş. Onu takip edebiliriz." Aedan'ın yüzünde bir umut ışığı belirdi. Artem'in yardımıyla Doren'i bulacağına inanıyordu.
Yaşlı adam Aedan'a yaklaştı ve "Doren bu taraftan ilerledi ise" dedi. "O yol eski kuleye, büyücülerin kalesine doğru gidiyor. Doren ormanda kaybolup oraya sığınmış olabilir. İlerlememiz gereken yer mağaralar. Bize bu yolculukta zaman kazandırabilir."
Aedan yaşlı adama sordu, "Kule hakkında neler biliyorsun?"
Yaşlı adam başını salladı ve derin bir nefes aldı. "Bir zamanlar bu kulede büyücüler yaşardı," dedi. "Kendilerini geliştirmek için buradaydılar ve burada yaptıkları çalışmalar hakkında birçok söylenti var. Kimsesiz çocuklar üzerinde korkunç deneyler yaptıkları, tuhaf yaratıklar üzerinde çalışmalar yürüttükleri ve hatta eski ve unutulmuş dilleri araştırdıkları fısıldanır. Ama zamanla kapılarını dışarıya kapattılar ve o zamandan beri kule hakkında çok az şey biliyoruz."
Ejderhalar ormanda gökyüzünde süzülürken, büyücüler kuleyi savunmak için var gücüyle savaştı. Fakat ne güçleri ne de zamanları ejderhaların ateşine ve pençelerine karşı koymaya yetmedi. Kaçan büyücülerin ormanda yaralı bir şekilde dolaştıklarına dair haberler kulaktan kulağa yayıldı. Belki de kuleye geri dönüp yeniden toparlanmış olabilirlerdi. Bu nedenle dikkatli olmamız gerekiyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dağ Kralı'nın Lanetli Toprakları
FantasyYüzyıllar önce, insanlık büyük bir savaşın eşiğinde savrulmuş, dünya korku ve umutsuzlukla titremişti. O günlerin acıları ve kahramanlıkları, zamanın derinliklerine gömülmüş, sadece efsanelerde anılır olmuştu. Ancak şimdi, o karanlık günlerin gölges...