Bölüm 15 : Ormanın Hanımı
Doren, zifiri karanlığın içine çekilmiş gibi hissettiği bir kabusun ortasındaydı. Etrafındaki dünya karanlık ve mistikti; gökyüzünden inen yeşilimsi bir ışık her şeyi içine çekiyormuşçasına dalgalanıyordu. Bu ürkütücü ışık huzmeleri, çevresindeki karanlığı delip geçiyor ve ortaya çıkan devasa, korkutucu figürü daha da belirgin hale getiriyordu.
Kendini harabe bir şehrin ortasında buldu, yalnız ve savunmasızdı. Soğuk bir rüzgar pelerinini hafifçe dalgalandırırken, boynundaki kalın kürk ona kararlılık ve cesaret kazandırıyordu. Ancak bu kararlılığa rağmen, karanlığın derinliklerinden gelen tehdit, ona adeta omuzlarından bastırıyordu. Doren, elinde tuttuğu yeşil kılıcı sıkıca kavradı; bu kılıç, sanki içindeki mistik enerjilerle dolu bir nehir gibi parlıyordu, ona bir nebze de olsa umut veriyordu.
Ancak, karşısındaki devasa yaratığın varlığı bu umudu boğuyordu. Yaratık, karanlık bir sisle örtülmüş devasa vücuduyla tüm sahneyi kaplıyor, korku ve dehşet yayıyordu. Siyah tüylerle kaplı devasa kanatları, karanlığın özünden yapılmış gibi yoğun ve tehditkâr bir şekilde yayılıyordu. Bu kanatlar, neredeyse Doren'in üzerindeki gökyüzünü kaplayarak, onun üzerinde ezici bir baskı oluşturuyordu.
Yaratığın yüzü tamamen gölgede kalmıştı, kimliği belirsiz ve ürkütücüydü. Bu belirsizlik, sahnedeki gerilimi daha da arttırıyordu. Zırhı, sanki karanlık enerjilerle şekillendirilmiş gibi keskin ve köşeli hatlarla donatılmıştı. Göğsündeki sivri çıkıntılar, omuzlarındaki geniş plakalar bıçak gibi sivrilerek onun gücünü ve korkutuculuğunu daha da pekiştiriyordu.
Yaratık, her adımında zırhından yankılanan derin seslerle Doren'e doğru yaklaşıyordu. Yerdeki taşlar ve kayalar, bu devasa figürün her adımında titriyor, eski ve harap olmuş şehir, adeta Doren'in kabusu olarak üzerine çöküyordu. Her adım, her yankı, Doren'in içinde büyüyen korkuyu artırıyordu. Doren, kaçamayacağını biliyordu. Bu, kaçınılmaz bir karşılaşmaydı.
Tam o anda, yaratık kanatlarını açtı, tüm sahne karanlık bir rüzgarla doldu. Yaratığın gözleri, derin gölgelerin arasından parıldadı; karanlık, sanki Doren’i yutmak için ileri atıldı. Ancak o an, sahnenin en yoğun olduğu anda, Doren’in duyduğu bir ses her şeyi değiştirdi. Uzaktan gelen, yumuşak ama kararlı bir ses:
"Doren! Uyan!"
Doren bir anda sıçradı. Artem’in yüzü netleşmeye başladığında, kendini egzotik ve büyüleyici bir ormanın içinde buldu. Sis yerini yumuşak yeşil ışıklara, karanlık yerini ise huzur veren doğal seslere bırakmıştı. Yavaşça derin bir nefes aldı, Artem’in endişeli ama rahatlamış yüzüne baktı.
Artem, Doren’in yanında eğilmiş, endişeli gözlerle ona bakıyordu. "Kabus görüyordun," dedi yumuşak bir sesle, "ama artık buradayız, güvendeyiz."
Doren, biraz önce yaşadığı kabusun derinliğinden hala tam olarak çıkamamıştı, ama çevresine baktığında huzur buldu. Kuşların cıvıltıları, hafif bir meltemin getirdiği yaprak hışırtılarıyla birleşiyordu. Her şey çok daha gerçek ve güvenli görünüyordu. Doren, Artem’e minnettar bir bakış attı ve sessizce başını salladı."Sanırım öyleydi," diye mırıldandı Doren, hala rüyanın etkisinden tam olarak kurtulamamışken.
Ancak Artem’in varlığı ve çevresindeki doğanın huzuru, onu tekrar ayakları üzerinde durmaya teşvik ediyordu. Ormanın derinliklerinde saklı olan sırlar hala onları bekliyordu,.Artem'e baktı ve derin bir nefes alarak, "neredeyiz," dedi.
Doren yavaşça ayağa kalktı, çevresini daha detaylı incelemeye başladı. Karanlığın içinde geçirdiği uzun günlerin ardından böyle huzur dolu bir manzara içinde olmak, içinde karmaşık duygular uyandırdı. Çevresindeki doğa, adeta bir tablo gibi önüne serilmişti. Ağaçların dallarından süzülen altın rengi ışık huzmeleri, yerde serili yeşil çimenlerle buluşuyor, rüzgarın hafif esintisi yaprakları nazikçe hışırdatıyordu. Kuşların melodik cıvıltıları, sanki bu güzelliğin içinde ona bir hoş geldin demek istercesine yankılanıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dağ Kralı'nın Lanetli Toprakları
FantasyYüzyıllar önce, insanlık büyük bir savaşın eşiğinde savrulmuş, dünya korku ve umutsuzlukla titremişti. O günlerin acıları ve kahramanlıkları, zamanın derinliklerine gömülmüş, sadece efsanelerde anılır olmuştu. Ancak şimdi, o karanlık günlerin gölges...