Doren'in yolculuğu

48 14 11
                                    

Bölüm 4: Doren'in yolculuğu

Doren, ormanın derinliklerinde ilerlerken yorgun düşmüştü, dinlenmeye karar verdi. Bir ağaca yaslandı ve karanlık gökyüzüne doğru baktı. Aedan'a koruyucu ile savaşırken duyduğu sesden bahsetmediğine pişman olmuştu. Aedan'ın bu durumu bilmesi gerektiğini düşünüyordu. Bu yolculuğa katıldığı için kendisini aptal yerine koymuştu. Ağaçların aralarında sesler duymaya başladı. Paniğe kapılarak ayağa fırladı ve kılıcını çekti. Etrafındaki sesler birden yoğunlaşmaya başladı.Gölgeler çok hızlı hareket ediyorlardı, gözleriyle takip edemiyordu. Etrafının sarıldığını hissetti. Birden bütün cesaretini toplayarak derin bir nefes aldı.

Doren, dikkatlice ilerlerken neler ile karşı karşıya olduğunu bilmiyordu. Paniğe kapılarak ani hareketlerle etrafını kolaçan ederek ilerlemeye devam etti. Yaklaştıkça daha net görmeye başladı.

"Doren, gözlerini alamadığı manzarayla donakaldı. Karşısında, ejderha pullarıyla kaplı, kaslı vücutları ve alev alev yanan gözleriyle bersekler duruyordu. Bu yaratıklar, adeta cehennemden fırlamış gibiydiler."

"Berseğin büyük baltası havada parlayarak Doren'e doğru indi. Doren, son anda yana doğru sıçrayarak darbeden kurtuldu. Berseğin ağzından çıkan alevler, yüzünü yakmaya başlamıştı."

"Zırhlı ejderha insanın pulları, ay ışığında altın renginde parlıyordu. Gözleri, bir yırtıcınınkinden daha keskindi ve Doren'in içini ürpertiyordu."

Doren, etrafında yoğun bir çember oluşturan berseklerle çevriliydi. Karanlıkta, seslerin fısıldadığı bilmecelerle karışan savaşın gürültüsü arasında, Doren'in öfkesi yükseldi. "Siz iğrenç yaratıklar!" diye bağırdı, sesi hiddet dolu bir yankı gibi taşları sarsıyordu. "Bu diyarda hiç olmamanız gerekiyor. Geldiğiniz yere geri dönün!"

Kılıcını kavradı, parmakları kını sıkıca kavrarken. Bersekler, etrafını sarmış, her an köşeye sıkışma tehlikesiyle karşı karşıyaydı. Her darbe, her hamleyle birlikte, berseklerin üzerindeki öfkesini ve kararlılığını daha da artırıyordu. Çetin bir çarpışmanın ardından, Doren yorgunluk içinde dizlerinin üzerine çöktü. Kılıcını yere sapladı, güçsüz bir şekilde tekrar ayağa kalkmaya çalıştıysa da, dizleri titriyordu ve başaramadı.

Umutsuzluk göğsüne oturdu, gözlerini kapattı ve sonunun geldiğini kabul etti. O anda, kulağına gizemli seslerin fısıldadığı bir yankı geldi. "Sana yardım edeceğiz," dediler sesler, Doren'in karanlık düşüncelerinin arasında belirgin bir umut ışığı gibi parlıyordu.

Doren gözlerini açtığında, etrafında soluk yeşil rüzgarlar beliriverdi. Bu rüzgarlar birer ok gibi berseklerin içine dalıyordu. Her biri birer birer düşüyordu, adeta birer gölge gibi toprağa seriliyordu. Bersekler, dehşet içinde kaçmaya başladılar, ancak soluk yeşil rüzgarların yıldırım hızında hareket etmesiyle kaçacak fırsatları kalmamıştı.

Doren, şaşkınlık içinde etrafındaki bu olağanüstü olayları izledi. "Bana neden yardım ediyorsunuz?" diye haykırdı, sesi karanlıkta yankılanarak. Sesler, derin bir sessizlikten sonra yanıt verdi: "Bizi bulman için. Sana yolu göstereceğiz."

Bu sözler, Doren'in karanlık düşüncelerinin arasında bir umut ışığı gibi parladı ve eski savaşçının kalbine yeniden cesaret ve azim getirdi.

"Rüzgar sana sislerden yol açacak, o yolu takip et!" diye yankılandı sesler. Sislerin arasından açılan yol, Doren'in yorgun adımlarıyla yavaşça aydınlanıyordu. Rüzgarın sesi, gizemli bir rehber gibi yankılanarak ona doğru yolu gösteriyordu:

Yolun sonunda, antik bir sunak belirdi. Taşlardan yapılmış bu sunak, eski zamanların derin izlerini taşıyor ve görkemli bir şekilde dimdik duruyordu. Doren, soluk yeşil rüzgarların tekrar ortaya çıktığını gördü. Bu rüzgarlar, ona mistik bir aura yayarak, yavaşça etrafını sardı ve yüzünü kapladı. Rüzgarların soluk yeşil ışıltıları, onu sarıp sarmalarken, adeta bir hayal dünyasına adım atmış gibi hissettiriyordu.

Dağ Kralı'nın Lanetli TopraklarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin