Aedan'ın peşinden

16 8 1
                                    

Bölüm 10: Aedan'ın Peşinden

Doren, yorgunluktan kamburlaşmış bir şekilde ayağa kalktı. Günlerdir yaşadığı zorlukların izleri yüzünde derin çizgilerle belirginleşmişti. Gözleri, Orest'e dönükken içlerindeki umut ışığı sönen bir mum alevi gibiydi. Solgun yüzünde, günlerin yorgunluğunun izlerini taşıyan derin çizgiler vardı. Doren’in sesi kısık ve çatlak bir şekilde, "Seni Yüzbaşı Hektor ile tanıştırmam gerek," dedi. "Benimle gel, Orest."

Orest, Doren'in ardından giderken gözleri şehrin görkemli yapılarında kayboldu. Bir zamanlar çocukluğunun geçtiği sokaklar, şimdi ona yabancı gibi geliyordu. "Sonunda evimdeyim..." diye mırıldandı, ancak bu sözcükler ağzından dökülürken içini bir boşluk kapladı. Şehrin her köşesi, geçmişin güzel anılarını ve şimdiki acı gerçekliği bir arada taşıyordu. Dar sokaklarda yankılanan adımları, Orest'in zihninde eski anıları canlandırırken, bir yandan da şehrin kasvetli atmosferi ona yabancılaşıyordu.

Orest, Doren’e bakarak, "O bataklıkta neredeyse umudumu kesiyordum," dedi içtenlikle. "Tam o sırada sen ortaya çıktın ve beni kurtardın. Sana minnettarım." Gözlerindeki minnettarlık, karanlık bataklığın ortasında parlayan bir yıldız gibiydi. Fakat bu kurtuluş anı, Doren’in omuzlarındaki yükü hafifletmiyordu. Bataklık, onun için yalnızca fiziksel bir engel değil, aynı zamanda zihninde de derin izler bırakmıştı.

Bir süre sessizce yürüdüler. Orest, aklındaki düşünceleri daha fazla tutamayıp, "Acaba arkadaşlarım hala yaşıyor mu?" diye fısıldadı. "O ormanda onlara bir şey olmuş olabilir mi?" Orman, sırlarla dolu, karanlık ve tehlikeli bir yerdi. Orest’in sesinde, arkadaşlarının güvenliği hakkında duyduğu derin endişe açıkça duyuluyordu. Her adımında ormanın karanlık derinliklerine gömülmüş sırların ağırlığını hissediyordu.

Doren, bu sorunun cevabını bilmediği için çaresizlikle yüzünü buruşturdu. "Yüzbaşıyla konuşunca öğrenebiliriz," dedi ve yüzbaşına doğru adımlarını hızlandırdı. İçinde bir şeylerin ters gittiğini hissediyordu, ancak ne olduğunu tam olarak kestiremiyordu. Kalbinde büyüyen endişe, adımlarını hızlandırmasına neden oldu.

Yüzbaşı Hektor, Doren’i görünce derin bir nefes aldı. "Doren," dedi, "Burada işler çok karıştı. Aylardır senden haber alamadık, öldüğünü düşünmüştük." Doren şaşkınlıkla, "Aylar mı? Günlerdir ortalıkta yoktum. Bataklığı ararken yolculuğum biraz uzadı," diye yanıtladı. Zamanın bu kadar hızlı geçmiş olması onu derin bir endişeye sürükledi. "Acaba bu süre zarfında kasaba ve şehirde neler oldu? Aedanın akıbetini merak etmişti." Aynı zamanda, yüzbaşının yüzünde derin bir kaygı vardı. "Keşke daha önce dönebilseydim," diye iç geçirdi Doren.

Yaşadığı tehlikeler ve kaybolmuş zamanın korkusu hâlâ içini kemiriyordu. Bu olayların ardında ne gibi tehlikeler yatıyordu? Krallığı nasıl bir felaket bekliyordu? Doren’in uzun süredir yokluğu, yüzbaşıyı derinden etkilemişti. En güvendiği adamlardan biri olan Doren’in uzun süredir ortalıkta olmaması, onu umutsuzluğa sürüklemişti. Orman, yüzyıllık sırlarla dolu bir yerdi ve her köşesi bilinmeyen tehlikelerle çevriliydi. Yüzbaşı, tapınağa doğru yöneldi. "Sana anlatmam gereken şeyler var," dedi ve sessizce tapınağa doğru ilerlediler.

Doren, yüzbaşıya dönerek, "Tapınağa neden gidiyoruz?" diye sordu. Yüzbaşı, "Birkaç ay önce kasabadan buraya yaralı bir grup geldi. Bilmen gereken şeyler var," diyerek gizemli bir ifade takındı. Tapınakta bir sessizlik hâkimdi. Yüzbaşı, burada duyacakları şeylerin önemini biliyordu ve bu durum, sessizliği daha da yoğunlaştırıyordu.

Tapınaktaki muhafızlara dönerek, "Yaşlı adam nerede?" diye sordu. Muhafızlar kütüphaneyi göstererek cevap verdi. Yüzbaşı ve yanındakiler kısa bir yürüyüşün ardından kütüphaneye geldiler. Kütüphanenin kapısını açtıklarında, loş bir ışık onları karşıladı. Tozlu raflarda dizili eski kitaplar, duvarlarda asılı gizemli semboller ve pencerelerden sızan ay ışığıyla birlikte muhteşem bir atmosfer yaratmıştı. Doren, karşısında yaşlı adamı görünce şaşkınlıkla gözlerini kocaman açtı. Adam, kitaplar ve parşömenlerden oluşan bir dünyaya dalmış, derinlemesine inceliyordu. Tuhaf kıyafetler içinde, panik halindeki hareketleri Doren'in dikkatini çekti. Yüzbaşıya dönerek, "Aedan burada mı? Ona duymak istediği bilgilere ulaştım," dedi. Yüzbaşı, yaşlı adama seslenerek, "Misafirlerimiz var," dedi. Yaşlı adam dönerek karşısında Doren'i görünce gözleri doldu. "Yaşıyorsun demek!" diye fısıldadı. Yanına yaklaşarak Doren'in kollarını sımsıkı sardı. "Sen buradasın, inanamıyorum!"

Dağ Kralı'nın Lanetli TopraklarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin