ACININ KANATLI KAFESİ
02.09.2024ஜ
29. RUHU YARALI BEDENLER
ஜ
Song; Requem for a fury,
Mincing Fury(Müzikle okumanızı şiddetle tavsiye ederim.)
🥂
Gerçeklerden kaçmak isterken onlara tutulmuştum. Ruhumuz yaralıydı ama celladımıza gülümsemeye devam ediyorduk. Bazen geçmişe dönmek ve dönmemek arasında kalıyordum.
Silahların içine düşmek mi yoksa yerlerde sürünmek mi? Mermiler havada dans ediyordu ama kimse çıkıp buna engel olmuyordu. Bizi koruyan bedene daha çok sokuldum, bu beden ve bu bedenin sıcaklığını aramaya başlayacağım gün için endişeliydim.
Çabuk alışan yapım yüzünden yakın zamanda bağlanacağıma emindim, belki çoktan bağlanmıştım ama sadece kabul etmek istemiyordum.
Üzerimdeki beden beni koruyordu, ruhu yaralıydı başta bedeni değil ama artık onu da bizim için tehlikeye atmıştı. Biz... Ben de canım pahasına kollarım arasındaki bebeğe tutunuyorum çünkü. Masum canlar tehlikeye girmemeliydi, ben değilsem bile o masumdu.
Uçan cam parçalarını idrak etmem çok zordu, zaman durmuş gibiydi. Cam parçaları havada asılı kalırken, ben de bedenimin üzerinden etrafı seyrediyordum. Ruhum yükselmişti sanki, her şey yerli yerindeydi ama ben değildim, soğumuştu her şey, artık hislerim körelmişti.
Beyaz olan her şey artık değildi, camlar parçalanmıştı ve bizi koruyan adamın sırtına saplanıyordu. Kanlar yere saçılmıştı, buna rağmen pes etmiyordu. Tüm bedenini benim ve Aleksey'in üzerine kapatmıştı. Ben ise kollarımı Aleksey'e sarmış, küçük vücudunu kapatma derdindeydim.
Yerdeki cam parçası elime girmişti, acısını hissetmiyordum çünkü bedenimde bile değildim. Elimi havaya kaldırdım, kanlar yavaş yavaş kollarıma doğru süzülüyordu. İleriye doğru uzattım kolumu, bu olanları durdurmak için ama durduramadım.
Bakışlarım, parçalanan camların ardına kaydı. Bir şey görebilirim belki diye bekledim, gözlerim kısıldı, net göremiyordum. İleriye doğru birkaç adım attım, havada süzülüyordum, bedenim artık bana ait değildi.
Kırmızı çizgiler görüyordum, bunlar da neyin nesiydi? Daha çok yaklaştım, parçalanan camların önüne geldiğimde kurşunlar bedenim olmayan silüetimin içinden geçip gidiyordu. Cam parçalarının saçlarımı savurduğunu hissettim.
Acıyı hissetmiyordum, yaşadığımı hissetmiyordum, sanki nefes bile almıyordum. Sadece etrafa bakınıyor ve olanların gerçekliğini idrak etmeye çalışıyordum. Korunmaya alınmış bedenlerimizin ardında kanatlar belirdi sanki, Roman başımızda dikilen ölüm meleğinden koruyordu bizi.
Yukarıdan geçen helikoptere doğru baktım, keskin nişancı orada olmalıydı. Bakışlarım karşı binalarda gezindi, bir sürü adam balkon, pencere ve çatı benzeri açıklıklardan helikoptere silah doğrultmuştu.
Korkunç bir durumun içinde olduğumuzu söyleyebilirdim. Bu neyin nesiydi ki? Helikopterin burada ne işi vardı? Pakhan gerçekten de işimizi bu kadar çabuk mu bitirmek istiyordu?
İhtimaller zihnimde dolaşmaya başladı, tek bildiğim buradan uzaklaşmamız gerektiğiydi. Kurşunların arasında uzaklaşmak ne kadar mümkündü? Hiç iyi hissetmemekle birlikte, kötü kokular alıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ACININ KANATLI KAFESİ
Novela Juvenil"Neden siyah?" "Siyah güzeldir, insanların beyazı görmesini de engeller." Çünkü beyaz zaafları temsil eder. Zaafların varsa sen bir hiçsindir ve onları gizlemek için bürünmen gereken ziftliğe sahipsindir. Bürün katran karasına; siyahı beyaz, beyaz...