Hello! nasılsınız kuşlarım? okulunuzun ilk günü nasıldı bakimmm???
Uzun bir ara olmadı ama ben bölüm atıyorum. dün atacaktım ama unuttum:)
Neyse bu bölüme bol bol yorum ve oy bekliyorum;)
sizi seviyom hee, keyifli okumalar!!
OY VERMEYİ, YORUM YAPMAYI VE TAKİP ETMEYİ UNUTMAYINNNNNNNN!!!!!!
Gözlerimi aralarken boğazımda ki acıyla öksürdüm. Başım felaket derecede zonkluyordu, boğazımda yanıyordu.
Gözlerimi tavandan sağıma doğru kaydırdığım da Kuntay beyi gördüm tabi.
"Savcı..." dedi tedirgin bir sesle. "...iyi misin?" Başımı salladım.
"İyiyim," dedim öfkeyle. "Beni bombalarla tavanı döşenmiş bir cehennemde bırakmanıza rağmen evet, gayet iyiyim. Ama bir sorum olacak. Ya ben kendim çıkamasaydım? Ne yapacaktınız? Arkanızı dönüp, siktirip gidecek miydiniz?" Derin ve sıkıntılı bir soluk çekti. Gözlerimin en derinine baktı. Bir şeyler görmesini umursamadan gözlerimin en derinine girmesine izin verdim.
"Özür dilerim." dedi pişmanlıkla. "Ben Demir ile çıkarken senin çıktığını düşünmüştüm. Sonra seni arabanın olduğu yerde göremeyince anladım çıkamadığını. Ama yemin ederim gelmek istedim ama Demir-"
"Koskoca seri katil Kobra, halkından birinin lafıyla hareket edecek öyle mi? Güldürme beni." dedim sinirle gülerken.
"Gelirdim. Ama o an gelemedim. Bu sadece Demir değildi. Elim kolum bağlandı sanki. İzin vermeyecektim seninde gitmene. Atlattım sandım, unuttum ve bitti sandım ama hiçbir şey bu kadar kolay değilmiş. Ben unutamamışım Savcı. Atlatamamışım o geceyi. Ben sana gelirim sandım ama korku öyle bir ele geçirmiş ki beni, kılımı kıpırdatamadım." Çattığım kaşlarımla boş boş baktım ona.
"Ne saçmalıyorsun Kuntay?" dedim kafamı iki yana sallarken.
"Ben kurtaramıyorum Savcı, olmuyor. Hayatımdan bir kadın yıldız oldu kaydı ve gitti. Bir kere daha olacaktı aynı şey ve ben kahretsin ki yine elimi kolumu kıpırdatamadım." Kızaran gözlerine daha dikkatli baktım ne olduğunu anlamak için. O yıldızın annesi olduğunun farkındaydım ama bu durumun ne olduğunu anlamıyordum. Neden bu duruma geldiğini de.
"Kuntay ben anlamıyorum," dedim şaşkın ifademle.
"Efil," dedi. Adımı nadiren söylediğinden adımı garipsedim bir an kendime. "Ben babam annemi döve döve, kese kese öldürürken olanları izledim. Bir şey yapmadım. Elimi ağzıma kapattım, kocaman açtığım gözlerle olanları izledim sadece. Başka hiçbir şey yapmadım. Babam annemi dövdü. Gür, uzun ve kumral saçlarını eline doladı sonra kafasını duvarlara vurdu. Aldı eline lanet olası bir bıçak, neresine gelirse sapladı. Her yer kan oldu, annemi kandan göremedim ben. Küçüktüm savcı, çok küçük ve çok masumdum. Suçum yoktu. Annemin de suçu yoktu ama öldü. Masum olduğu için öldürdü annemi. Ben hayatımdan yıldız misali kayıp giden o kadını, annemi tutamadım, yardım etmedim. Karşı gelemedim babama. Annemin o kan içinde ki bedeniyle günlerce kaldım ben. Bir odada onunla kilitli kaldım. Ölüsü koktu, kan koktu, ben kustum. Çocuktum çünkü ben, hiç o kadar kanı bir arada görmemiştim, o kadar kötü bir koku... Ben annemin ölüsünden gelen koku yüzünden dakikalarca belki de saatlerce kustum." Dolan gözlerimi kırpıştırdım. Kuntay'ın kırmızı gözlerine odaklıydım. Ağlamıyordu ama gözleri kıpkırmızıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOBRA(+18)
Novela JuvenilKendine Kobra diyen bir katil... Ve onu yakalamak için iki yılını feda eden Savcı... Tüm ülkenin korkusu olan bir katilin elini kolunu sallayarak gezmesi ve hâlâ birilerini öldürüyor olması halkın korkulu rüyası olmuştu. Hep en iğrenç, en acı veri...