Yakınlık

11 2 5
                                    

Gökhan bey'in arabadan çıkıp bana doğru hızlı adımlarla geldiğini hissettiğimde, içimde tuhaf bir gerilim yükseldi. Bir yandan uzaklaşmak, onunla arama mesafe koymak istiyordum, ama diğer yandan peşimden gelmesi, beni durdurmaya çalışması kafamı allak bullak ediyordu. Gece soğuktu, içimdeki karmaşayı bastırmak için adımlarımı hızlandırdım.

Onun sesini duyduğumda durmamam gerektiğini biliyordum. "Alora, lütfen dur!" diye seslendi, sesi bana ulaştığında. Fakat durmak istemedim; adımlarımı sürdürmekte kararlıydım. Ancak o hızla yanıma yetişti ve hafifçe kolumu tuttu. Dokunuşu beni sarsmıştı. Bir an için durdum, ama başımı eğdim. Gözlerim dolmuştu ve onunla yüzleşmeye cesaretim yoktu.

Gökhan Bey'in derin bir nefes aldığını duydum, sanki kelimeleri zorlanarak bir araya getiriyordu. "Alora, seni üzmek istemedim," dedi, sesi titriyordu. "Sadece seni korumak istiyorum. Ama nasıl koruyacağım konuda hiçbir fikrim yok, Kaan ile ilgili duygularını da bilmiyorum o yüzden bu kadar zor durumdayım." Sözlerindeki içtenlik kalbime dokunmuştu, ama bir yandan da beni daha da kırılgan hale getiriyordu. Onun koruma içgüdüsüne güvenmek istiyordum, ama içimdeki o büyük korku hep oradaydı. Kafam karışıktı. Onun söylediklerine inanmak mı, yoksa kendi iç sesimi dinlemek mi daha doğruydu?

Derin bir nefes aldım ve ona dönüp baktım. "Neden böyle yapıyorsunuz, Gökhan Bey?" dedim. Gerçekten anlamak istiyordum. Onunla aramda bir adım mesafe bırakmıştım, ama o, sanki bu mesafeyi kapatmak istercesine bir adım daha attı. "Biliyorum, kafanda birçok soru var," dedi. "Ama şu an cevap veremem. Yine de seni koruyacağımdan her hangi bir şekilde şüphelerin olmasın."

Bu sözler bana daha fazla kafa karışıklığı ve karmaşa getiriyordu. Ona güvenmek istiyor, ama aynı zamanda mesafemi koruma içgüdüsüyle hareket ediyordum. Birkaç adım geri çekildim, ama o hemen ardından bir adım daha attı. "Şu an gerginsin. Sakinleş, sonra daha sağlıklı kararlar verebilirsin," dedi.

Gökhan Bey'in bu kararlılığı beni hem ürkütüyor hem de etkiliyordu. Yutkundum, gözlerim doldu ve kafamdaki karmaşayla boğuşarak, inkar atmek istesem de Gökhan Bey "hiçbir şekilde inkar kabul etmiyorum" dedi. Bende mecburen "Tamam, Gökhan Bey," diye fısıldadım. Başka çarem yokmuş gibi hissediyordum. Gidecek başka bir yerim de yoktu zaten, Gökhan Bey'in teklifini kabul etmek zorundaydım.

O gece, odalarımıza çekilmeden önce, Gökhan Bey bana bir fincan sıcak çay getirdi. Yavaşça koltukta oturdum, ama içimdeki huzursuzluk hala devam ediyordu. İkimiz de sessizce çaylarımızı yudumlarken, ortamda ağır bir gerilim vardı. Gökhan Bey, bu sessizliği bozmak ister gibi bir hafif bir gülümsemeyle bana döndü. "Yarın ne yapmayı düşünüyorsun?" diye sordu.

Omuzlarımı silktim, gözlerimi fincanımdan kaldırmadan, "Henüz bilmiyorum," dedim. "Belki biraz düşünmeye zaman ayırırım."

Gökhan Bey, bana biraz daha yaklaşıp, "Burada istediğin kadar kalabilirsin. Kendini toparlayana kadar bir yere gitmek zorunda değilsin," dedi. Sesi sakin ama kararlıydı.

Ona minnettardım, ama yine de aramıza mesafe koymaya kararlıydım. "Teşekkür ederim," diye yanıtladım, onun gibi hafif bir gülümsemeyle. "Ama bu sadece geçici bir çözüm."

Gökhan Bey, aramızdaki mesafeyi fark etmiş gibi nazikçe yüzüme baktı. Ardından, elini hafifçe benim elim üzerine koydu. O dokunuşu hissettiğim an, içimde bir şeyler duraksadı. Ne yapmam gerektiğini bilmiyordum, çünkü hissettiğim karmaşık duygular beni şaşırtmıştı. Ama bir yandan da Gökhan Bey'in samimiyetine karşılık vermek istiyordum. Yavaşça başımı kaldırıp onun gözlerine baktım. Birbirimizin ne hissettiğini tam anlamıyorduk belki ama o anın büyüsü, bizi sanki birbirimize daha yakın hissettirdi.

Soğuk Kalplerin AteşiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin