Hiç Kaçış Yok

7 2 12
                                    

Uyandığımda Asena yanımda oturmuş, elimi tutuyordu. Karşımda ise Gökhan Bey, sehpanın üzerinde oturmuş, elinde bir bardak su tutarak bana bir şeyler söylemeye çalışıyordu. Bu durumu Asena'ya daha önce anlattığım için biraz daha rahattı, ama yüzünden hala endişesi okunuyordu. Ne kadar süredir baygın olduğumu merak ediyordum. Gözlerimi açtığım an Asena'ya dönüp heyecanla sordum:

"Ben ne kadar süredir böyleyim?"
İlk sorum bu oldu. Gökhan Bey saate bakarak, "15 dakika" dedi. Çok uzun bir süreydi. Genelde bu ataklar 5 dakikayı geçmezdi. Bu kadar uzun sürdüğüne nadir rastlanırdı. Asena, gözleriyle bana soru sormak için sabırsızlanıyordu ama beni daha fazla rahatsız etmemek için kendini tuttu. Gülümsemeye çalışarak onları rahatlatmaya çalıştım:
"Gerçekten iyiyim. Sizi endişelendirdiğim için özür dilerim."
Asena'nın yüzünden endişesi hiç eksilmemişti:

"Tatlım, neden atak geçirdin? Kötü bir şey mi oldu? Anlatmak ister misin?"
Hayır, anlatamam. Biliyorum, en yakın arkadaşımsın ama bu konuda susmak zorundayım. Asena benim gibi korkak biri değildi; burayı dağıtır, Kaan Bey'e hesap sorardı. Bu yüzden ona her şeyi üstü kapalı anlatmak zorundaydım. Gökhan Bey'le aramdaki mesafeyi korumak adına da bu sorunu dile getirmemeye karar verdim. Asena'ya dönüp, "Önemli bir şey değil, gerçekten. Sana sonra anlatırım," dedim. Bir bahaneye ihtiyacım vardı. O an Gökhan Bey, bir çocuk gibi ayaklarını yere vurarak hafif şakayla karışık:
"Niye beni dışladın şimdi?" dedi.
İstem dışı bir şekilde gülümsedim ve ilk aklıma gelen bahaneyi söyledim:

"Kadınsal bir sorun."
İkisi de durumu hemen anladı. Yalan uydurmakta nasıl bu kadar hızlı olduğuma sinir olmuştum. Gökhan Bey'e doğru dönüp, "Devam edebiliriz, tamamen iyiyim," dedim. Tereddüt etse de tamam dedi. Asena da çıktı, çünkü beni kapıda sıkıştıracağını biliyordum. Ajandamı elime alıp son yazdıklarıma baktım, ama hiçbir şey okunmuyordu. Buna rağmen nasıl iyiyim diyebilmiştim? Ne salakça! Dışarı çıksam bile Gökhan Bey buna izin vermezmiydi sanki. Hayır, dışarı çıkmak yok. Asla Kaan Bey'le bir daha aynı odada kalamam. Son yazdıklarımı sildim ve dikkatli bir şekilde yeniden doldurmaya başladım.İşimiz hızlıca bitmişti ama burada kalmanın bir yolunu bulmalıydım. Gökhan Bey'e dönüp:

"Ajandanızla ilgili her şey tamam. Yapabileceğim başka bir iş var mı?" diye sordum. Gökhan Bey, çıkmak istediğimi anladı ne yazık ki.
"Şu an başka bir iş yok, çıkabilirsin," dedi.
Sanki beni kovuyormuş gibi hissettim. Alınmam normal mi?

"Hiç mi yok?" diye heyecanla sordum.
Gökhan Bey, anlamaz gözlerle bana bakıyordu. Bu soruyu neden sorduğumu merak ediyordu:

"Hayır, şimdilik yok."
Moralim bozuldu. Etrafa bakınarak bir bahane aradım ve aklıma gelen ilk şeyi söyledim:

"Burada pek temiz görünmüyor, belki biraz temizlik yapabilirim?"
Gökhan Bey, bu sefer gülerek:

"Temizlik hizmetlilerin işi ve ayrıca her yer oldukça temiz. Ama illa çalışmak istiyorsan, arşivden geçen yılın belgelerini getirip düzenleyebilirsin," dedi. Yüzümde kocaman bir gülümsemeyle tamam diyerek arşiv odasına gittim.Arşivde geçen yılın belgelerini bulup hızla Gökhan Bey'in odasına geri döndüm. Eminim, neden böyle davrandığımı deli gibi merak ediyordu. Belgeleri masaya koydum ve yere oturdum, çünkü sehpanın üzerinde çalışırken eğilmek zor oluyordu. Gökhan Bey, rahat olup olmadığımı sorunca, rahat olduğumu söyledim. Önümde 500'den fazla sayfa vardı, ayırıp düzenlemeye başladım ve tam 3 saatten fazla sürdü. Mola saatinde bile dışarı çıkmamıştım. Bitince bir önceki yılı da getirdim. Gerçekten köpek gibi yorgundum ama çıkmak istemiyordum. Kaan Bey'in beni dışarıda beklediğini biliyordum. Gökhan Bey sonunda ne kadar yorgun olduğumu fark etti ve bana bakarak:

"İki kahve yapmaya ne dersin?" dedi.
Sabahki olayı bir kez daha yaşamak istemediğim için istemsizce:
"Hayır, siz yapın," dedim ve hemen sözümü toparlamaya çalıştım:

Soğuk Kalplerin AteşiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin