homage

79 16 0
                                    

Yorum atarsanız sevinirim

──✱*.。:。✱*.:。✧*.。✰*.:。✧*.。:。*.。✱ ──

"Kontrole gitmek ister misin Minho? Erkene alabiliriz. " dedi dizleri üzerinde çömelmiş beden, hamile olanın şişik karnını okşuyordu.

"Gidebileceğimi sanmıyorum... " hamile olan beden nefes nefese açıkladı kendini, Jisung telefonuna sarıldığı gibi doğum uzmanını aradı. Çalan telefon açılınca kahve saçlıyı oturma odasında tek bıraktı. Minho acı içinde kıvranırken tek eliyle de karnının altına masaj yapıyordu. Bir süre sonra Jisung içeriye girdi.

"Ağrı kesici alman da sorun yokmuş, sıcak bir şey iyi gelebilir dedi. " tekrar dizleri üstüne eğildi ve hamile olanın bacağına koydu elini.

"Sana çay yapayım mı? İyi gelir, ağrı kesici de veririm. " Minho kafa salladığında jisung mutfağa ilerledi, birkaç gündür içi huzursuzdu.

Sanki biri onu izliyor, her hareketini takip ediyordu. Evin bahçesinin yakınlarında birkaç kez takım elbiseli adamlar görmüştü, korktuğu için de susmuştu.

Ne kadar belli etmese de içten içe kendini yiyordu, geceleri uyuyamıyor gerginlikten sancılar çekiyordu.

Jisung içeriye elinde bir kupa ve ilaçlar ile geldiğinde odak noktası o oldu, eline küçük ilacı verip bir bardak su verdi. Minho ilacı yutarken de yanına yerleşti, tek kolunu hamile olanın vücuduna sardı. "Acaba doğum yaklaştığı için stres mi yapıyorsun? " dedi kendi kendine.

"Evet, geriliyorum. "

"Yanında olacağım. "

Biliyordu yanında olacağını ama ya olamazsa düşüncesi onu geriyordu. Mutlu ve huzurlu olmak istiyordu Minho, uzun bir süre kimseyle uğraşmak istemiyordu.

"Çayını içtikten sonra uyu hayatım. "

"Uykum yok ki benim. " dedi kendinden emin bir şekilde.

"Yalancı! Gözlerin kapanıyor. " Jisung gülerek hamile olanın dudaklarına vurdu tek parmağıyla.

Minho yasladığı göğüsde biraz daha yer edindi, yağan yağmuru izliyor ve çayını içiyordu.

"Jisung." odağını ona vermiş bedene baktı.

"Her koşulda yanımda olacaksın, değil mi? "

"İki elim kanda olsa bile Minho... Yanında olacağım. "

★★★

"Han Julie, ziyaretçin var! " yaşlı kadın ellerindeki kelepçe ile parmaklıklar arasından çıktı, iki koluna gitmiş polisler ile ziyaret odasına ilerledi. Gördüğü beden ile gülümsedi.

Sandalyeye oturup kablolu telefonu eline aldı ve kulağına yasladı.

"Bu ne büyük sürpriz! "

"Boş laf yapmayı bırak! Bir şeyler söylemeye geldim, teklifini kabul ediyorum... Fakat benim de çıkarlarım olmalı değil mi? "

"Ne istiyorsun? Para mı? " karşısında ki beden alaycı bir gülüşle ona baktı.

"İlk olarak kuralları konuşalım Han, eğer isteğimi yerine getirmezsen... Elinde hiç bir şey kalmayacak. Ne kocan ne oğlun. Ah, zaten oğlunu kaybettin değil mi? Ne kadar yazık. "

"Ne istiy-"

"Kes! " kadın sert sesle susmak zorunda kaldı, lanet olası bu yerde hiçbir şey yapamıyordu.

"Biliyorsun ki yıllarca benimle oynayan sendin... Artık ben seninle oynayacağım, artık sen oyuncak olacaksın. Adamların, güya mafya babası olan kocan, elindeki herhangi bir şey beni durduramaz artık."

Kadın yutkundu, bu adam ne isteyecekti de böyle konuşuyordu?

"Ne istiyorsan vereceğim sana! "

Adam bir kahkaha attı.

"Beni tanıyorsun Han, ben asla tek bir şeyle yetinmem. İstediğim tek şey silahlar, adamlar ve ya orospular değil. Ben bir mücevher istiyorum senden. "

Ne istiyordu? Şirket hissesi, elmas, malikane, kocasının cesedi ve ya kendisi? Bilmiyordu, bu yüzden de korkuyordu.

"Peki ne istiyorsun? "

"Ben... " gözleri korkuyla parlayan kadına baktı.

"Lee Minho'yu istiyorum, Han Julie."

──────⊹⊱✫⊰⊹──────

♣︎house of ballons❦Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin