"Çok büyüdünüz, ağlayacağım. " dedi Minho eline karnına giderken, bebekleri çok büyümüştü. Karnı kocaman olmuştu resmen.
Bugün tam olarak altıncı ayındaydı, bebekleri büyüyordu. Düşüncesi bile güzeldi.
O gecenin üstünden iki hafta geçmişti ve bugün ikili boşanacaktı, yani öyle olması gerekiyordu.
Minho o gece söylemişti bunu.
[Flashback]
"Benim aslında... Bir abim vardı."Derin bir nefes aldı oğlan, kafasını 'annesinin' göğsüne bastırdı. Minho ise duyduklarını şokla dinliyordu.
"Öldürdü onu, acımamdan öldürdü. Gözünde bir gram üzüntü yoktu, zevk için yaptı resmen. "
"Ben... Korktum, eğer ona karşı çıkarsam sonum abim gibi olurdu. Olmasın istedim, o da faydalandı korkumdan. " jisung sırtındaki elin saçlarına çıktığını hissetti, dolu gözlerini ona sarılan bedene çevirdi.
"Ben buradayım Jisung, anlat bana her şeyi. Hadi oğlum. " Minho jisung'un yeni boyattığı saçlarını okşadı, sevdi saçlarını. Annesinin nefret ettiği saçlarını sevdi.
"Bazen cezalar veriyordu, bahçede uyumak veya koşmak gibi. Soğuk günlerde bile orada kalıyordum. "
"Orada bir kediyle arkadaş olmuştum. " Minho bunu duyunca gülümsedi. "Onu da öldürdü."Minho'nun gülümsemesi solmuştu.
"Beni oyuncağı gibi kullandı, insanların bana olan o acınası bakışları onun hoşuna gidiyordu. Babam da sevmedi beni, istemedi. "
Jisung kafasını dolgun göğüslere sürttü, bir yandan akan göz yaşları minho'nun göğsüne düşüyordu, küçük bir çocuğun bunları yaşayıp hayatta kalması... Akıl alır gibi değildi.
[Flashback end]
O gece Minho, ona destek olup avukatıyla görüşmesini söylemişti. Bugün beraber gideceklerdi, onu yalnız bırakmayacaktı.
Bu yüzden duşa girmek için hazırlandı, kıyafetlerini hazırladı.
Duştan çıkınca hazırladığı kıyafetlerinin giydi, çantasını hazırladı ve beklemeye başladı.
Ne kadar jisung'un yaptığı yanlış olsada onu sevgisini hissediyordu, jisung her zaman onun yanında olmuştu. O da onun yanında olmalıydı.
.
.
."Haftaya salı günü mahkeme var, boşanacağız. " dedi telefondaki bedene, onun küfürlerini duyabiliyordu ama önemsizdi.
Sadece aklındaki kişi ile beraber vakit geçirmek istiyordu, annesi durmadan onu arıyordu. Bu onu rahatsız etmişti ve suçlu hissettiriyordu.
"Minho."
Hamile olan ona döndü.
"Doğru olan bu, değil mi? "Diye sordu, Minho gülümseyerek cevapladı onu.
"Emin ol, en doğrusu bu jisung. " jisung ayağa kalktı ve mutfak tezgahında kahve yapan bedene sarıldı, Minho ellerini boynunda ve karnını altında olan ellerin üstüne koydu.
"Teşekkür ederim Minho. " belli belirsiz davranışlarına rağmen yanında durduğu, her zaman anne şefkatiyle yaklaştığı, asla başkalarının lafına bakıp onu yargılamadığı için teşekkür etmişti.
"Teşekkür ederim jisung. " kimsenin onu sevmediği hayatından kurtardığı, en berbat durumda bile iyi olup olmamasını önemsediği, yaşadıklarına rağmen hayatta kaldığı için teşekkür etti kahve saçlı oğlan.
"Alışverişe gidelim mi? " jisung'un birden sorduğu soruyla şaşırdı hamile olan.
"Olur... Da nereden çıktı bu? "
"Bilmiyorum, ufaklıklar için bir şeyler bakmak iyi gelecek gibi hissediyorum. "
.
.
.Alışveriş merkezine gelmiş bebek eşyaları bakıyorlardı, mağazaya girer girmez kıyafet reyonuna gittiler.
Çocukların odaları hala hazır değildi, Minho tasarımla uğraşıyordu. Bu yüzden oda için bir şey almayacaklardı.
"Jisung, bak! " dedi elindeki pembe eteği gösterirken, Minho birkaç etek ve şort daha baktı. Kız çocuk için olan alışverişi bitirip erkek tarafına gittiler.
İki hastane çıkışı takım, iki patik, yedeklerle beraber dört emzik, dört biberon, bir torba dolusu kıyafet ve bir sürü peluş oyuncak...
İkisi de çok beğenmişlerdi aldıklarını, eve geldiklerinde Minho çocukların odası için olan planlarını jisung'a anlatmıştı. Şimdi ise jisung kahve, Minho limonata içiyordu.
"Minho."
"Hm? "
"Aklında isim var mı? " jisung son olaylar yüzünden ne kadar bunu düşünemesede -ki zaten bu işi tamamen Minho'ya bırakmak istiyordu- aklında bir kaç isim vardı.
"Yani var gibi, sende var mı? "
"Eh, İngilizce düşünüyorum ben. "
Minho ise Korece düşünmüştü isimleri.
"Yeongyu ve yeongmin."
"Diana ve Daniel. " ikisi de aynı anda söyleyince gülüştüler.
"İki isim olabilir. " dedi hamile olan.
"İstemiyorsan eğer... "
"Hayır hayır, güzel. "
Bir süre sessizlik oldu.
Jisung bundan sonra burada kalacaktı, ikilinin tekrar evlenip Evlenmeyeceği belli değildi. Aynı evde kalmaları biraz garıp kaçıyordu.
"Ben... En yakın zaman da bir ev bulacağım. " Minho duyduğu şeyle ona döndü.
"Saçmalama, gerek yok buna. "
"Ama rahatsız oluyorsun. "
"Olmuyorum jisung, 6 yıldır beraberiz biz. Nasıl rahatsız olayım senden? "
Yine sessizlik olmuştu, bu ikili konuşmadan anlaşır olmuştu artık.
"Tekrar... Beraber olacak mıyız? " hamile olan çok çekinerek sormuştu bunu.
"Bilmiyorum."
"İstiyor musun? " diye sordu bu sefer.
"İstiyorum... Ama zarar görmenizi istemiyorum Minho. "
Minho ayağa kalktı ve aldığı kıyafetleri kirliye attı.
"Onu sevmiyorum, biliyorsun değil mi? " kafa salladı sadece, bundan emindi. Jisung o kızı hiç sevmemişti.
Jisung'un korkularını da biliyordu, kolay toparlanamazdı, kırılmış bir çocuktu o...
Ama sevgi iyileştirir, değil mi?
❀•°•═════ஓ๑♡๑ஓ═════•°•❀
Sonunda yazdım şu bölümü
ŞİMDİ OKUDUĞUN
♣︎house of ballons❦
FanficJisung ve minho'nun evi fazlasıyla mutlu bir evdi. İşkolik bir eş, sorumsuz korkak baba, tek başına kalmış bir anne, nefret dolu arkadaş grubu ve daha doğmamış bir çocuk... Minsung'un mutlu evine hoş geldiniz!