ı will survive

333 46 55
                                    

I will survive- Gloria Gaynor

Minho, jisung'un yanına gitmek istiyordu. Bugün çok enerjik uyanmıştı, biraz dışarı çıkmak ona iyi gelecekti. Bu yüzden hazırlandı, en sevdiği tişörtünü ve pantolonumu giydi. Çok güzel olmuştu!

İlk olarak evin ihtiyaçlarını almak için bir markete geldi, sebze reyonundan istediklerini aldı ve meyve reyonuna geçti. Reyonuna girer girmez gördüğü çift onu duraksatmıştı.

"Sevgilim zaten çok fazla çilek yiyorsun, çileğe dönüşeceksin diye korkuyorum. " dedi çocuk önündeki elinde çilek paketi tutan kıza, kız kıkır kıkır güldü. Onlara bakan Minho da güldü, o neden jisung'la ev alışverişine çıkamıyordu? Bu adil değildi!

Marketten alacaklarını aldı, biraz daha dolaşıp ödemeye gitti. Aldıklarını poşete doldurup arabasının bagajına yerleştirdi. Gördüğü kahveciden hem kendisi hem de jisung için tatlı ve kahve aldı. Şirkete doğru giderken en sevdiği müziği dinledi.

"Oh now go, walk out the door. "
(Oh git artık, çık şu kapıdan.)

"Cause just turn around now, you're not welcome anymore. "
(Arkanı dön ve git buradan çünkü istenmiyorsun artık.)

Eski fakat güzel bir şarkıydı, anlamı da bir o kadar güzeldi.

"Did you think I'd crumbel? "
(Harap olacağımı mı sandın? )

"Did you think I'd lay down and die?"
(Yere serilip ölürüm mü sandın? )

O giderse harap olurum diye düşündü Minho, jisung giderse kesinlikle hayatı biterdi.

Minho jisung için ailesini karşısına almış biriydi, ailesi zaten ona değer vermezdi. Bir tek babası severdi onu fakat o da minho 21 yaşındayken ölmüştü. Okul hayatıysa kötüydü. Dersleri her zaman çok iyiydi fakat hiçbir zaman arkadaşı olmamıştı. Üniversite de dersleri berbat olan jisung, Minho'dan ders çalıştırmasını istemişti. Bu sayede yakınlaşıp sevgili olmuşlardı, sevgilisinin hiç arkadaşı olmadığını fark eden jisung onu kendi arkadaşlarıyla tanıştırdı fakat arkadaşları minho'dan hoşlanmamış gibiydi.

Bu durum minho'yu üzmüştü elbet ama bir şey dememişti. Şirketin önüne geldiğinde otoparka girip bir yere park etti, kahveleri ve tatlıları alıp otoparktan çıktı.

Onu gören herkes selam veriyordu, danışmana jisung'un boş olup olmadığını sordu ve gelen olumlu cevapla odasına ilerledi. Kapıyı çaldı ve içeri girdi.

Evet o klişe sahne.

Jisung'u asistanıyla fazlasıyla yakın bir pozisyonda basmıştı.

Kıza dönüp bir baktı. Normalde diz boyu olan fakat onun kalçalarını belli edecek şekilde giydiği etek, jartiyer tarzı çoraplar, gömleğinden belli olan kırmızı dantelli sütyenle kocasının dibinde duruyordu. Ve jisung buna hiçbir şey dememiş miydi?

Yere düşen kalemi jisung'a doğru eğilerek aldı ve oradan çıktı, şaka gibi. Fakat jisung ona bakmamıştı.

"Bir şey mi oldu? Normalde şirkete gelmezdin. "

"Evet gelmezdim ama gelmek istedim, iyiki de gelmişim değil mi? " jisung onun yaptığı imayı anladı ama anlamamazdan geldi.

Minho sinirle elindeki kahveyi ve tatlıyı masaya bıraktı, tam çıkacakken jisung onu tuttu.

"Neden gidiyorsun? " dedi şaşkınca.

"Ben gideyim Sung, sizde 'işinize' devam edin. Nasılsa çalışman gerekiyor, asistanınla güzelce çalışabilirsiniz." jisung minho'nun dedikleriyle dondu.

♣︎house of ballons❦Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin