yirmi sekiz: ölümü sırtlanan küçük kelebek

273 22 7
                                    

Küsecem size hiç yorum yapmuosunuz...

Neyse en azından oylar var. Onlar da olmasa cidden yüsülürdüm yani, o kadar dersin arasında size bölüm yazıorumm. (Sanki alınıma silah dayayan var he slmsksosleş)

Bölümü düzenlemeden attım hata varsa söleyebilirsiniz

[|━|]

Birtakım insanlar için hayat gerçekten acımasızdı. Bunu öğrenmiştim bugün.

Sabahın ışıkları ile Aram'ın dediklerini sindirmeye çalışırken Asil'in bir anda apar topar odama dalması ve söylediği şeylerle yola koyulmuştuk. Daha sonra ise karşılaştığımız manzara soğuk bir hastane koridorunda göz yaşları içinde bekleyen Miray olmuştu.

Beni görmesiyle üzerime koşarak sarılması bir olmuştu. Olanları kavrayamadığımdan ellerim omzunda öylece durmuş bedenimi sıkıca kavrayan bu küçük kadını ısıtmak istemiştim. Tıpkı Aram gibi, onun da teni buz gibiydi.

"Talya, abim yok." diyerek benden uzaklaştığında bir ormanı anımsatan dolu yeşil gözleriyle telaşlı telaşlı sıralamıştı kelimelerini. "Nerede biliyor musun? Sen arasana birde. Belki gelir. Değer veriyor sana. Dinler seni."

Aramla aramızda geçenleri bir kenara atarak numarasını tuşladığımda ne yazık ki bir yanıt alamamıştım. Asil'in yönlendirmesiyle koltuklara oturduğumuzda o kantine giderek sıcak bir şeyler alacağını söylemiş ikimizi başbaşa bırakmıştı.

Açıkçası bu kıza ne diyebilirim bilmiyordum. Kendisini de pek tanımıyordum. Uzun düşünmelerin ardından Miray'a "İyi misin?" diye sormaya yeltendiğimde iki büklüm olup ağlamaya başlamış, Asil geldiğinde neye uğradığını şaşırmıştı. Ağlayan kadınlara ayrı bir zaafı vardı kendisinin, benim ağlamama da dayanamazdı hiç.

Dakikalar sonra Aramla birebir aynı tonu taşıyan yeşillere sahip bir kadın ve Mirayla benzer çehreye sahip bir adam koridorun ucundan geldiğinde onlarla sohbet etmemizin ardından konuyu anlamıştık.

Ve sonuç olarak, bu küçük yaşta ettiği mücadelesiyle boğazımda ukde bırakan bal gözlü kızla, doktordan zorla aldığımız izinle hastane bahçesinde bir bankın üzerinde oturuyorduk.

Aram'ın bir kardeşi daha olduğundan bihaberdim. Ve daha saatler öncesine bilincini yok edecek bir atak geçirmesine rağmen bitkinliğini önemsemeden gülmeyi başaran bu küçüğün benim hayranım olduğunu ise hayal bile edemezdim.

Kafasında kırmızı bonesi, ağzında maskesi, banktan sarkıttığı ayaklarını sallandıra sallandıra iri ela gözleriyle beni izliyordu. "Sence abim kaç dakikada burada olur?" diye sordu tatlı tatlı ama cevabı biliyor gibiydi.

"Bilmem ki... Yarım saat?"

"Bence çoktan geldi bile" dediğinde şaşırmıştım. Konuşalı on beş dakika olmuştu belkide. "Sen nerede olduğunu biliyor musun onun?"

"Bilmiyorum" diyerek kafasını salladı. "Ama hep böyle olur, abimle konuşunca hep çabucak gelir."

Gelirdi tabi. Çünkü onu bir daha görememe ihtimali vardı.

"Talya abla," diye bana seslendiğimde hemen cevap verdim. "Efendim ballı kız"

Elleriyle sıkı sıkı tuttuğu kırmızı deftere bakarak konuşacak olduğunda beni gördüğünden beridir en az yüz kez söylediği için "Çok güzelsin diyeceksen lütfen deme küçük hanım." diye uyardım onu. Bana iltifat ederken kendine çirkin muamelesi yapmasını istemiyordum daha fazla.

FİTNESSCI +18 • TEXTİNG Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin