Sabah Nermin Hanım'ın sesiyle uyandım. "Sevde Hanım, babanız sizi kahvaltıya bekliyor," dedi. "Tamam, sen çıkabilirsin,"
Zavallı kadın her pazar beni uyandırmaya geliyordu. Aceleyle üstümü giyindim ve aşağı indim; herkes toplanmıştı bile.
"Günaydın," dedim en tatlı ifadeyle ama babamın yüzü, geç kaldığım için olsa gerek, sinirliydi. "Neredesin sen Sevde? Bir tek pazar günüm var, neden geç kalıyorsun masaya?"
"Sakin ol babaların güzeli, masaya geç kaldım diye bu kadar sinirli olamazsın, değil mi?" dedim çünkü bu benim için bile fazla bir tepkiydi.
Sadece babam değil, abim de sinirliydi; ne oluyordu böyle?
"Nermin Hanım, Sevde'ye de bir servis açabilir misiniz?" deyince anneme göz kırptım, beni kurtardığı için annem de karşılık olarak bana gülümsedi.
"Baba, bu akşam davet var," diyen abime, babamdan önce atladım, "Ne daveti?" Babam bana sinirli bakışlarını yolladı, ben de elimle ağzıma fermuar çekme işareti yaptım.
Babam, "Kim veriyor bu daveti?" diye sordu. Abim, "Soykanlar," deyince masada bir sessizlik hakim oldu. Bana da kal geldi.
Soykanlarla biz yıllardır rakip şirketlerdik, bir bakıma düşmandık. Babamları bilemem ama ben Ahmet Soykan'la düşmanım. Düşmanlık biraz fazla oldu ama ondan hiç hazzetmiyorum.
Sırf adam senden hoşlanıyor diye, adamın başında şişe kırdın; adamın seninle düşman olması gerek ama sen adama düşman kesildin.
"İç sesim, sen bir sussan mı acaba?"
Babam, "O adamın davetine tabii ki gitmeyeceğiz, hele dün akşam olanlardan sonra,"diyip yemeğine devam etti.
Babamın niye bu kadar sinirli olduğunu şimdi anladım; dün akşam ne olmuştu acaba?
Sabahtan beri konuşmayan amcam, "Sen bilirsin abi" dedi.
Abim de, "Sen bilirsin baba" yanıtını verdi.
Bizim evde babam bir şey söylediğinde üzerine söz söylenmezdi.
Babam, "Kahve mi yukarı getirir misin kızım?" diyip bana döndü. Gülümseyip,"Tabii baba, hemen getiriyorum."
Babam masadan kalkıp yukarı çıktı. Sude, "Ben de doydum," diyerek tam masadan kalkarken Nejla yengem, "Kızım hayırdır, nereye gidiyorsun?" Yüzünde şüpheci bir ifade vardı.
"Birkaç isim var anne, bir de alışveriş yaparım," diyip salondan çıktı.
Bende vakit kaybetmeden mutfağa yöneldim. Kahveyi ocağın üzerine bıraktım ve kaynarken köpüğünü tam kıvamında aldım. Kendim diye söylemiyorum ama her şeyi mükemmel yaparım, neredeyse.
Babama kahveyi götürürken Sude ile karşılaştım. "Hayırdır Sevde, nereye böyle?"
Bu kızdan hiç hoşlanmıyorum. "Seninle uğraşamayacağım Sude," dedim geçerken.
Arkadan "Uğraşamazsın zaten," dediğini duyduğumda kahkaha atmadan edemedim. Bu kız gerçekten ergen.
Odaya girdiğimde babam önündeki kağıtlarla ilgileniyordu. "Babacığım, kahven," diyerek masaya koydum.
"Teşekkür ederim kızım, şöyle otursana, seninle konuşalım," dedi
Kahvesinden bir yudum alıp, "Kızım, artık okulun bitti, masterını da yaptın, bizim şirkette çalışmanı istiyorum."
Korktuğum şey başıma geldi; mimarlık yapmak çok istiyordum ama babamın şirketinde değil. Babam çalışırken çok katıdır; en yakınlarına bile müsamaha göstermez. Bu yüzden kesinlikle babamın şirketinde çalışamam, bu asla olamaz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SOYKAN
RomanceBirinin kolumdan tutmasıyla ona döndüm karşımda onu görmek şaşırtmamıştı "Ne istiyorsun"diye sordum "seni"...