58

622 61 33
                                    

Merhabaa! Oy verip yorum atmanız bana yardımcı olacaktır fakat içinizden gelmiyorsa yapmanızı istemem, okumanız bile çok kıymetli🫶🏻

♪ The Neighbourhood - Nervous

*ೃ

Onun babası.

Yarkın'ın.

Bana rahatsız etmeye korktuğu biriymişim gibi mahcup bir gülümseme sunan kişi, hayatıma mal olan âna otuz bin dolar biçen kişinin aynısıydı.

"Kerem oğlum, beni arkadaşlarınla tanıştırmayacak mısın?"

Berlin'in yine o gereksiz nezaketini sunacağını bildiğimden bakışlarımı doğru düzgün Kerem'e çeviremedim bile. Yapmacık da olsa bir gülümsemeyle varlığını görmezden gelmeyi seçeceğim adamın ona uzanan elini sıkmak için yerinde hareketlendi. Berlin, o adamla aynı ortamda bile olamazdı. Hiçbir genç, bu adamın eline dokunmamalıydı.

Oğlum bir şimşek olup hepsinin üzerine çaksın; geldiğinde de şimşek hızıyla değişiklikler yaratsın, iz bıraksın adamda.

Parmaklarımı Berlin'in parmaklarının arasından hızlıca geçirirken aynı anda Kerem'in kolundan da öyle sert tutup çıkışa doğru çektim ki sendeledi, fakat bana karşı koyamadı. Omzumun üzerinden o adama dönüp bir kez baktım sadece. Onu tanımıyormuş gibi değil. Aksine, onu dünya üzerinde en iyi tanıyan benmişim gibi. Yalnızca bir kez.

İsmini bile umursamadığım, bana zarar vermesi mümkün bile olmayan o şimşeğin babası, gözlerini kaçırdı.

"Buradan ayrılmıyorsun," dedim Berlin'e net bakışlarla, güvenliklerin dibindeki kalabalık alanı göstererek. Bir şey söyledi mi bilmiyorum çünkü Kerem'i ittirmeye devam edip duyulmamızın daha az mümkün olacağı bir yere doğru uzaklaştırmaya çalışmakla meşguldüm.

Berlin'i görebilmemin de mümkün olacağı, gözüme kestirdiğim o noktaya gelince Kerem'in kolunu hâlâ tuttuğumun yeni farkına vararak elimi sertçe üzerinden çektim. O da o sırada bileğini tutup buruşmuş bir yüzle ovuşturmakla meşgul oldu. "Ne oluyor kızım ya? Söylesen gelirdim zaten, kolumu çürüttün."

İşaret parmağımı gözünün dibine doğru doğrultarak kısık bir sesle "Sakın," dedim, o esnada burnumdan da bakışlarımdaki donukluğu tasdikleyen soğuk bir buhar gökyüzüne karıştı. "O adamdan uzak dur. Sakın yaklaşma."

Şu an, tam şu an gür bir şimşek çaksaydı da hâlâ kafede pişkince oturan o adamın tam da üzerinde alev alsaydı keşke.

Şimşek kim, kainatı ateşe veririm bebeğimin gözünden bir damla yaş düşmesin diye.

Yamaç'ı çok özlemiştim.

"Tanıyor musun o adamı?" diye sordu. "Gerçi..." Elini ensesine atarken belli belirsiz gülümsüyordu. "Çevren geniş, babanla ortak falan mıydı?"

"Bunun bir önemi yok. O adamdan uzak dur," dedim yine.

Bundan sana ne, Til!

Herkes o adamdan uzak durmalı.

Kaşları çatılırken sinirden titrediğine emin olduğum parmaklarımı saçlarımın arasından olabildiğince çabasız şekilde geçirip aldırmaz bir tavıra bürünmeye çalıştım çünkü ben kimse hakkında bu kadar endişeli görünmezdim. Ben genel olarak hiçbir şey için endişelenmezdim. Tilya Koraltan böyle biriydi. İçinde net bir kimliği yoktu ama dışarıya karşı rengi tekti.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: 4 days ago ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Haleler SöndüğündeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin