Yüzüme vuran güneş ışığının etkisiyle uykum hafif hafif açılmaya başlamıştı. Gözlerimi açmadan derin bir nefes aldım. Jisung'un o özlediğim çiçeksi kokusu ciğerlerime dolduğunda hafifçe tebessüm etmeden edememiştim. Hala yanımda yatıyor olmalıydı.
"Neden gülümsüyor ki? Rüya mı görüyor acaba?"
Kulağımın dibinde mırıldandığını duyduğumdan sanki uyumaya devam ediyormuşum gibi biraz kıpırdanıp yüzümü onun tarafına çevirdim. Benim hakkımda başka bir şey söyleyecek mi, merak ediyordum.
"Bir mafya yaveri olmak için fazla güzel bir yüze sahip. Yakışıklılar belalı olur lafı böyle bir şey olmamalı."
Söylediği şey komik geldiği için uyuma numarama devam edememiştim. Gözlerimi açıp gülmeye başlayınca Jisung'un kaşları çatıldı.
"Uyumuyor muydun, sen? Utanmadan bana numara mı yapıyorsun?"
Kaşlarımı havaya kaldırıp alt dudağımı büktüm. Sevimli gözükerek onu yumuşatmaya çalışıyordum. Genelde işe yarıyordu. Yatakta doğrulup başlığa sırtını yasladı. Ben de kafamı yukarı kaldırıp tepemde oturan çocuğa bakıyordum.
"Minho şu mafya olayları gerçekten var mı? Yani o kadar şapşal duruyorsun ki, pek gerçekçi gelmiyor."
Bu oğlana da ne yapsam yaranamıyordum. Kötü adamım desem surat asıyordu. Tatlı davransam da hani sen kötüydün diyordu.
"Ne yapmamı istiyorsun?" Yataktan kalkıp mutfağa doğru ilerledim. Şu an sıcak bir kahve için adam bile vurabilirdim.
"Yani bilmiyorum. Kötü adamlar nasıl oluyor? Bu filmlerdeki gibi mi?"
Sorduğu saçma soruya göz devirirken iki fincanı tezgaha bırakmıştım. Küçük bir çocuk gibi davranıyordu. Hani gelip sürekli saçma saçma sorular sorarlar ve aldıkları her cevaba dünyanın en şaşırtıcı olayı gibi davranırlar ya. Tam olarak öyle. Kahve makinasının demleme tuşuna basınca popomu tezgaha yaslayıp yüzümü Jisung'a çevirdim. Kollarımı da önümde bağlamış tek kaşım havada ona bakıyordum.
"Kötü adamlar sanki bir cinsmiş gibi konuşuyorsun Jisung. Hani sanki insan değiliz de farklı bir şeymişiz gibi."
"Off... ne ego kastın sen de? O konudan bahsettiğimde anında yüzün düşüyor. Nasıl soracağımı şaşırdım ben de?"
"Siz iki haftadır Lix'le ne konuşuyorsunuz? Hiç bahsetmedi bizim ne iş yaptığımızdan?"
Üzerindeki yorganı kenara ittirip yatağın ucuna oturdu. Hafifçe omuzlarını silkti.
"Bahsetti. Hatta seni o kadar çok övdü ki, bir süre sonra konuşmaktan sıkıldım. Adam öldürmeyen mafya mı olur be?"
Tezgaha dönüp fincanlara kahve doldurdum. Fincanları elime alarak birini Jisung'un eline verip koltuğa oturdum. Ne kadar saçma değil mi? Herkesin garip bulduğu o konu. Adam öldürmeyen mafya adamı mı olur? Çok doğru bir soruydu. Bunu Jisung'a nasıl açıklamam gerektiğini bilmiyordum doğrusu. İnsanları öldürmüyorum ama öldürmekten beter ediyorum demek kulağa pek sevimli gelmiyordu.
"Şey... bu yolu seçtiğimde sadece hırsızlık ne bileyim adam korkutma, mekan basma gibi işler yapıyordum. Başta elime silah bile vermemişlerdi. İlk defa birinin ölümünü gördüğümde kendimi çok kötü hissetmiştim. Yani küçüktüm daha, öyle kan vahşet meraklısı bir çocuk da değildim. Her ergen gibi para ve takdir bekliyordum işte."
Parmaklarımı kahve fincanımın ağız kısmında gezdirdim. Bunları Jisung'a anlatmak hiç hoşuma gitmiyordu. Hele ki iki hafta önce olan öfkeli bakışlarının yerini merak ve ilginin aldığını gördükçe sinirim bozuluyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kurt ve Kuzu / Minsung
FanficCam gibi berrak bir gökyüzünün altında tanışmıştı Minho ve Jisung. "Ne düşünüyorsun?" diye sordu, Jisung. "Aslında pek bir şey düşünmüyorum. Yani içini karartmak gibi olmasın ama sen gelmeden önce ölümü düşünüyordum." "Vay be. Derin konular diyorsu...